Yatağın üzerine uzanmış Alacakaranlık serisinden ‘Şafak vakti’ kitabını okuyordum tam heyecanlı yerine gelmiştim ki telefonuma;
-‘her zaman buluştuğumuz kafeye gelebilir misin? –Askım yazıyordu
Olamaz Ege bana mesaj atmıştıı!! Hem o mutlu haberi onada verebilirdim.
Hemen üzerime salaş bit bulz ile kısa sort giyip evden çıktım.Arabaya atlayıp kafenin önünevarmıştım ve boş bir yere arabayı park etmiştim.İçeriye girip etrafabakınıp Ege’yi aradım ve en köşedeki masada tek başına oturuyordu.Yüzü asıktı moralinin bozuk olduğu çok belliydi.Hemen yanına gidip;
-‘Ben geldim aşkımm!’ dedim. O da bana bakarak
-‘Hoş geldin.Ayakta mı durucaksın otur sana bişey demem gerek’ dedi.Bende hemen onun karşısına oturarak
-‘tabii, dinliyorum’ dedim.
Ege elini masanın üzerine koyarak ağzını şişirip,salıyordu.Kesin kötü bişey olmuştu.Anlamıştım..Ben ben bunları düşünürken söze başladı
-‘Şey..ımm…Deniz bunu sana nasıl diyeceğimi bilmiyorum.Seninle çok güzel zamanlar geçirdik.En mutlu günlerimi seninle geçirdim.Ve… O gün.. O gün gerçekten çok güzeldi..’Gözlerimin içine baktı. O bal rengi gözlerinde sanki kayboluyordum.Sonra ;
-‘şey…Deniz gerçekten olmuyor.Gerçekten…Ben..seninle devam etmekistemiyorum’dedi.
O an kalbime bişey saplanmış gibi oldu. İçimden yakıcı bir sıvı geçti ve gözlerim doldu ve göz yaşlarımı tutamadım.Teker teker yanaklarımdan süzülmüştü.Durduramıyordum…Ben ona mutlu haberi vermek için gelmiştim ona ikimizin bir parçasını taşıdığımın haberini vermeye gelmiştim ama o.. ama o bu ilişkinin yürüyemeceğinden ayrılmamız gerektiğini söylüyordu.
O an masadan kalkarak hızlıca kafeden çıktım. Arkamdan bi ses bağrıyordı
-‘denizz…Deniz..ya lanet olsun böyle olsun istememiştim’ diye bağrıyordu bu ses Egenin sesiydi.Ama artık bişey duymuyordum,kendimi karbetmiştim biraz daha ayakta dursam bayılacaktım.
Kafeden çıkıp etrafıma bakıp arabaya bindim.Çok sinirliydim.Yola çıktım.Hiç araba yoktu o kadar hızlı sürüyordum ki etraftaki ağaçlar net olarak gözükmüyordu.Hem hız…Hem kalp kırıklığı…Hem hınç bunlarla ölüme geden uçucumun tam sınırında gibiydim.Eve geldim Arabayı park edip koşarak odama çıktım bir kutu çıkarıp Ege ile olan tüm fotoğraflarımı..Yazılarımı..Kağıtları..her şeyi içine doldurdum.Bir tane kağır çıkarıp şunlarıda yazdım;
‘Ben seni çok sevmiştim Ege hemde çok. Sana güvendiğim kadar kimseye güzenmemiştimBen. Kimseden görmediğim sevgiyi ben sende bulmuştum. Annemden ve babamdan görmediğim sevgiyi…Ama sen şimdi beni bırakıp gidiyorsun Ege beni sevgisiz kimsesiz bırakıyorsun..Kalbim acıyor hemde çok.. Ben..Ben o kafeye sana mutlu haber vermek için gelmiştim ama sen..Ama sen bana ‘bu ilişki yürümüyor ayrılalım’ diyorsun.Ege ben senin hayatından çıkıyorum.Gidiyorum..Korkma bir daha asla girmiyeceğim Ben..Ben sonzuzluğa gidiyorum Ege.Bebeğimizide götürüyorum…’ diyerek bitirdim ve kağıtı katlayarak kutunun içine koydum ve kapağını kapattım.
Merdivenlerdan aşayıya inip çıkışa geldim kapıyı kilitlemeden önce eve son bir bakış atıp çıktım.Arabayı park yerinden çıkarıp Ege’nin evine doğru sürdüm.Onların evine gelmeden 2 sokak arkaya arabayı park ettim ve kutuyuda yanıma aldım.Egenin kapısının önüne vardığımda kutuyu bırakıp kapının ziline basıp koşarak evinin önündeki duvarın oraya saklandım.Ege dışarıya çıkıp masum masum bakın lanet olsun çok tatlıydı onu halen eskisi gibi seviyordum. Sonra kutuyu fark edip aldı ve içeriye girdi.
EGE’NİN AĞIZINDAN
Kutuyu elime aldım ama içinde ne olduğunu bilmediğim için tedirgilendim. Kutuyu açtığımda içinde bir kağıt vardı kağıdı elime alıp okulaya başladım
(ZATEN O BÖLMÜ BİLİYORSUNUZ DEMİZİN YAZDIĞI ŞEYİ OKUYOR)
Lanet olsun bu kız ne diyordu böyle :O bebeğimiz mi? O benim bebeğimi mi taşıyordu? Babamı olcaktım? Olamaz o benim bebeğimi taşıdığı sürece o ölemezdi onu durdurmalıydım.Nereye gittiğini kısmen biliyordum. O uçurumun kenarına…Deniz benimle kavga ettiğinde hep oraya giderdi ve şimdide oraya gitmiştir. O kendine bişey yapmadan onu durdurmalıydım. Tanrım naptım ben
10 dk. Sonra
O uçurumun kenarına gittiğimde kalabalık vardı ve ambulas ve doktorlar. Ne olduğunu bilmiyordum.Olamaz…yoksa sen…Deniz naptın sen…