28/06/2006
"Demek hikâyesiyle ilgileniyorsun. Millet bakın, yıllar sonra Weasley dinlemeye karar vermiş." Dedi Victor alaycı bir şekilde. Phoenix ise Victor'a bakarken neden böyle davrandığını anlamaya çalışıyordu. Victor onun bakışlarını fark ettiğinde omzunu silkmişti. Ardından konuşmasına devam etmişti.
"Phoenix hikâyesini kendisini hazır hissettiğinde ve isterse anlatır. Bunu sormak için çok geç kaldın Weasley."
"Merak ediyorum da ne zaman onun adına konuşmayı bırakacaksın?"
"Muhtemelen hiçbir zaman." Dedi Victor aynı alaycılıkla.
Charlie ise bir an ona baktıktan sonra bıkkın bir şekilde bakışlarını Phoenix'e çevirmişti. Bir yanı ona çok kızgındı. Duydukları onu allak bullak etmişti. Ona bunları yaşattığı için kızgındı. Yine de içinde bastırmakta zorlandığı bir endişesi vardı. Phoenix'in sözleriyle içine çökmüş bir endişeydi bu.
Kafası karman çorman olmuştu. Durdurulamayan kanın bir lanet sonucu olduğunu bilmiyordu. Nasıl bir lanet durdurulamayan bir kan seline neden olurdu? Bu işin mantıksız bir yanı daha vardı. O da Phoenix neden bir lanete maruz kalabilirdi? O bir safkandı, dahası Malfoy'du. Ailesi ölümyiyendi.
"Ne bekliyordun Weasley? Phoenix ağzından bir şeyler kaçırdı diye, ona hikâyesini sorma hakkına sahip mi olduğunu düşünüyordun? Seçimini çok net biçimde ve defalarca yaptın."
"Sen bu işe karışma Krum."
"Beyler sakinleşin. Phoenix... Konuşulması gereken çok konu var. Ancak şu an önceliğin William olduğunu düşünüyorum. Ne dersin?" dedi Bill. Phoenix ise minnetle ona bakmıştı. Bir yanı her şeyi anlatıp kurtulmak istiyordu. Ama ne kadar isterse istesin, bunu yapmaya gücü olmadığını da biliyordu.
"Bill haklı. Önceliğimiz William olmalı." Dedi. Sesinin sakin bir şekilde çıktığını umuyordu. Charlie ise ona bakarken kendisinden ne saklayabileceğini düşünüyordu. Ama bulamamıştı. Karşısında duran kadın artık dokuz yıl önceki o küçük kız değildi. En sonunda bırakmaya karar verdi. En azından şimdilik. Bir süre sonra karşısına tekrar bu konuyla çıkacaktı.
"Pekala.... William'ın.." dedi ama cümlesi yarım kalmıştı. Onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Ne diyebilirdi ki?
"Ona bugün her şeyi anlatacağım... Tabii uygun bir dille."
"Peki, beni hakkımda ne biliyor?"
"Uzakta olduğunu biliyor."
"Yani baban öldü dedin."
"Hayır, sadece uzakta olduğunu söyledim. Seninle iletişimimizin koptuğunu, ama yeniden iletişim kurmaya çalıştığımızı söyledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka'nın Dönüşü
FanficOlduğu kişiden oldum olası nefret etmişti zaten. Safkanlıklarıyla övünen bir ailenin umursamaz evladı olarak doğmuştu. Hiçbir şekilde onlara ait olmamıştı. Ne görünüşüyle, ne fikirleriyle, ne gittiği okulla, ne de sevdiği insanlarla...