Eğer bir şeyi gerçekten çok isterseniz, evren size sahip olmanız için mutlaka bir yol sunacaktır. –Simyacı – Paulo Coelho-
22 Eylül Sabahı
Gece bilgisayar başında sabahlamanın verdiği yorgunluk ile kafasında filler tepinirken uyandı Zeynep. Odası dışarıdan bakıldığında savaş alanını andırıyordu. Yatağın yanındaki komodinin üstünde duran saate baktıktan sonra mırıldandı.
“Oha! Yuh Zeynep, yuh! Sen ne yaptın? 14:00 da kalkmak nedir? Eeee tabi Kerem videoları, Kerem haberleri, Kerem hikâyeleri, twitter da Kerem, Facebook’da Kerem… Geceyi sabah edersen olacağı bu.”
Yataktan çıkar çıkmaz eline günlüğünü geçirip yazmaya başladı Zeynep.
“Sevgili günlük;
Sevgili günlük nedir yahu? Kaldı mı bu cümle? Kendimi Türk filmlerinin masum kızı gibi hissettiriyorsun günlükçüğüm ama gene de sana yazmaya bayılıyorum. Sır saklamakta üstüne yok. Sana yazdıklarımı bizim tek kişilik magazin ordumuz Yağmur’a anlatmış olsaydım bitmiştim ben. Mesela bütün okul 21 yaşında hala ergen kız gibi bir dizi karakterine aşık olduğumu biliyordu. Ayyy! Kerem diye diye öldüğümü, adına sayfalar, sahte hesaplar açıp sosyal medyayı fellik fellik gezdiğimi duysalar herkesin ağzına sakız olmuştum şimdiye kadar. Sen de yapma o zaman mı diyorsun? Ama olmuyor günlük, olmuyor. Ben ona aşığım; gülünce gülüyorum, ağlayınca ağlıyorum. Adam her yerde dönüp dolaşıp her yerde resmen
Off! Günlük bak okul deyince üniversitenin açıldığı aklıma geldi. Bıktım, okumaktan bezdim günlük anlayamazsın. Üçüncü sınıfa geldim, hala çözemedim şu okulu. Şimdi işin gücün yoksa projeler, ödevler, sınavlar uğraş dur. Tabi bir de masraflar için en acilinden bir iş bulmam lazım. Emekli bir babanın kızıyım ben çalışmadan zor yani günlükçüğüm. Bir Kerem Sayer’im de yok ki bana özel üniversite açsın. Neyse fazla şımartmayayım seni. Bugün yağmur şıllağı gelecekti, gelmeden kapatayım da kaldırayım seni.”
Her gün olduğu gibi günlüğü ile olan dertleşmesini bitirdikten sonra odasından çıktı Zeynep. Karşısında gördüğü annesi ile hala tam olarak uyanamadığını gösteren sesiyle konuştu.
“Günaydın anne.”
“Günaydın mı? Senin dünyanda saatler çok farklı çalışıyor galiba kızım.”
“Off! Anne ya başlama gene.”
“Kızım tatile girdiğinden beri sabahlara kadar o aletin başındasın. Hayır, normal insanlar gibi geceleri uyusan belki yarasa olmaktan kurtulursun.”
“Tamam, tamam bir daha bu kadar geç kalkmayacağım. Hem zaten okulumda açıldı, istesem de yatamam bu saatlere kadar. Sen de mutlu olursun.”
“Zeynepppp! Sanki ben senin kötülüğünü istiyorum kızım.”
“Tamam yaa sana da şaka yapılmaya gelmiyor. Yağmur gelecekti, geldi mi?”
“Geldi. Kendisini bavula sokup Afrika’ya postaladım. Kızım gelse seni o uyandırır zaten.”
“Bakıyorum da bugün pek bir neşelisiniz. Hayırdır babamdan bir buket çiçek falan mı geldi yoksa? ”
“Aman zevzek işine bak hadi sen.”
“Tamam, tamam Yağmur gelirse odamda beklesin.”
Annesi ile olan tatlı sabah atışmasını da yapılması gerekenler listesinde işaretledikten sonra gece yorgunluğunu son kez doyasıya atmak için duşa girdi Zeynep. Duştan yıllardır sanki yangın varmış gibi kulaklarını tırmalayan kapısı sesini duydu. Yağmur gelmişti, çocukluğundan beri yapışık ikiz modunda olduğu arkadaşının sesini tanımakta zorlanmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Bir Rüya
Novela JuvenilBizden biri ile Kerem Sayer olmayan bir Kerem'in ilginç hikayesi....