İki Aspirin, Bir Kaşık Vitamin Şurubu
Kocasıyla tartışıp, öfkeden yataklara düşen bir yaşlı hanımın ziyaretine gitmiştim. Evlatlarının bile yüzüne bakmıyor, babalarına tavır koymadıkları, kendi tarafını tutmadıkları için derin sitemler ediyordu.
Doktora götürdüler. O, “Doktor bir çocuk, ne bilsin benim gizli derdimi” diyerek birşeyi olmadığına inanmadı.
Çünkü çevresindelikeri cezalandırabilmenin tek yolu hasta olmaktı. Ona onun dilinden konuşmak gerekirdi.
Emsali olan bir yaşlı teyze geldi, kurşun döktü. Ateşte eritilerek sıvılaştırılmış kurşun, coss diye soğuk suya dökülüp pütür pütür sertleştikçe, yaşlı hanım, “Çatlasınlar, Allah’ından bulsunlar!” diye inleyip bağırıyordu.
Gülmemek için kendimi zor tuttum. Yıllardır aynı mahallede itişip kakıştığı bazı kimseler vardı ve onların kem gözlerinin ona isabet ettiğine inanıyordu. Lâkin bu işlemden sonra da hastamız kendine gelemedi.
Son çare olarak iki çocuk aspirinini, bir kaşık da vitamin şurubunu “şimdiye dek denemediği ilaçlar” olarak içirdim. Biraz da sohbet ettik uykuya daldı. Az sonrs “Bari namazımı kılayım…” diyerek kalktı. Şükürler olsun ki iyileşmişti. Etrafındakiler derin bir nefes aldı.