"Anne, bak iyi olacağım tamam mı? Üniversiteye başlıyorum, endişelenmeni gerektirecek birşey yok." Gözlerimi devirdim ve yarım saattir arabada söylenen annemi umursamamaya karar verdim. "Endişelenecek birşey yok mu? Tanrım Lisa, üniversiteye başlıyorsun. Evden ayrılıyorsun, kendine yeni bir hayat kuruyorsun. Küçük bebeğimin, bu kadar büyümüş olması..." Gözünden düşen iki damla sebebiyle susmak zorunda kalmıştı. "Anne.." Bu kadar duygusal olması pek hoşuma gitmiyordu doğrusu. "Pekala pekala.. Söyle bakalım heyecanlı mısın?" Gözündeki yaşları silip bana gülümsedi ama tekrar önüne döndü. Fazla temkinli biriydi ve şu ana dek 3 saniyeden fazla direksiyondan elini çektiğini veya gözlerini yoldan ayırdığını görmemiştim. "Sanırım biraz." Birazdan çok daha fazla heyecanlıydım ama bunu belli etmemeye çalışıyordum yoksa işler çok daha karmaşık bir hale girebilirdi.
15 dakika kadar sonra okulun park yerine sonunda girebilmiştik. Bavullarımı bagajdan alıp parkın sonunda bulunan kapıya doğru yürümeye başladım. Annemde diğer bavulumla beraber arkamdan geliyordu. Kapıdan çıktığımızda bir binanın içine girmiştik. Etrafta en fazla 10 kişi falan vardı ama hiç biri civarlarında olup bitenden haberdarmış gibi gözükmüyordu. Kapının hemen yanında cep boyutunda haritalar vardı. Birini elime alıp incelemeye başladım. Benim kalacağım oda A Binası 53. odaydı. Haritadan A Binası'nı buldum. "Sanırım sol taraftan ilerlememiz lazım." Annem kafasını salladı ve bu sefer o benim önüme geçti. Bir yandan bavulumu sürüklüyor, bir yandan haritayı takip ediyordum. "Şu anda sağımızda- Ah işte burada!" Kütüphaneyi işaret ettim. "Ve bu da demek oluyor ki hemen önümüzde çıkış kapısı var." Parmağımla kapıyı işaret ettim. "Burdan çıktığımızda dümdüz ilerleyeceğiz. A Binası, süs havuzunun hemen solundaki bina oluyormuş."
Kapıdan çıktıktan sonra genel sekreter yardımcısının odasını bulup, odamın anahtarlarını aldım. Oda arkadaşım anahtarını benden önce almıştı, bu da demek oluyor ki onunla şimdiden tanışabileceğim. Ya da belki tanışamam, yani kız arkadaşlarını görmeye veya sevgilisiyle gündüz gözü sevişmeye gitmiş olamaz mı? Tanrım, öyle bir kızla aynı odada en az 1 yıl geçireceğimi düşünemiyorum bile. Her neyse, sanırım bu düşünceleri kafamdan atmalı ve odama gitmeliyim.
Attığım her yeni adımda kalbim daha hızlı çarpmaya başlıyordu. Resmen nabızımı duyuyordum. A Binasına girdiğimizde belki 100 kişi vardı. Sarılanlar, ağlayanlar, bağırışanlar,gülenler, müzik dinleyenler ve ah Tanrım- yiyişenler? Anneme baktığımda o kızla oğlanı fark etmemişti. Eğer onları görmüş olsaydı, hemen şuracıkta kaydımı aldırmak için beni rektörün ofisine sürüklüyor olurdu. Etrafı kolaçan etmeye çalışırken annem beni bir anda çekmeye başlamıştı. "Asansörü buldum!" Diye bağırdı annem. Bu kadar yakın olmamıza rağmen şu gürültüde sesini zar zor duyabiliyordum. Asansörde en azından sadece bir kız vardı ve o ilk katta inmişti. Benim odam 3. kattaydı.
53. odanın önüne geldiğimde derin bir nefes aldım. Elimdeki anahtarı sıkmaktan elim acımaya başlamıştı çoktan. "Hadi tatlım, ne bekliyorsun?" Kafamı belli belirsiz salladım ve anahtarı kilide takıp çevirdim. İçeri girdiğimde doğrusu hayran kalmıştım. Gerçekten beklediğimden çok daha büyük bir odaydı. Duvara montelenmiş bir televizyon, bir masa, büyük bir pano, mini buzdolabı, tuvalete açılan bir kapı, büyük bir pencere, bir ranza ve bir de yatak. Tam ağzımı açacakken yanımdan gelen sesle yerimden sıçradım. "Ah merhaba!" Kafamı yan tarafa çevirdiğimde neredeyse ağzımın içine girecek kadar yakınıma gelmiş olan bir kız vardı. 32 diş gülümsüyordu. Benim boylarımdaydı ama tahminimce benden 2-3 santim kadar kısaydı. "Selam. Ben yeni oda arkadaşınım." Onun gibi gülümsedim. "Ben Jeanette ve sen de.." "Lisa." Dedim onu tamamlamak istercesine. "Lisa O'Sullivan." Geniş gülümsemesinden 1 saniye olsun ödün vermiyordu. Sarı saçlarının uçları mavi-pembe boyanmıştı. Ve bu ona fazlasıyla yakışmıştı. Ama annemin sırf bu sebeple bu kızdan hoşlanmadığını tahmin edebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge
FanfictionÇekingen, asosyal ve bir o kadarda zeki bir kız. Ama en önemlisi bir bakire. Kimseyi önemsemeyen, umursamaz, sinir krizleri geçiren bir oğlan. Ama en önemlisi kimsesiz. Lisa O'Sullivan, basit bir üniversite öğrencisi olmayı planlıyordu. Kimseni...