Geçmişe Yolculuk

17 5 0
                                    

Gizem

Şok olmuş bir şeklide Sinan' ı dinliyordum. Beni hiç unutmamıştı. Bunu bilmek şu an bana ilaç gibi gelmişti. Yanımda kimsem olmadığını, hep bir tarafımın eksik olduğunu hissediyordum. Sinan' ın gelişiyle bu boşluk dolmuştu sanki. O artık yanımdaydı. Rahatça düşebilirdim, nasıl olsa düşsem bile o beni kaldırırdı. Küçükken olduğu gibi beni korur kollardı. Sinan bir şey söylememi bekliyor gibi gözlerimin içine bakıyordu. Söyleyecek o kadar çok şeyim vardı ki. Ama şu an sadece ona sarılmak istiyordum. Ona sarıldığımda önce kasıldığını hissettim. Ama sonra oda kollarını belime doladı.

"Kokun hiç değişmemiş hala güven kokuyorsun" dedim.

Oda bana

"Sende hala küçük bir çocuk gibi masum kokuyorsun" dedi.

Sessizce kıkırdadım. Sonra bir kafeye oturduk. Saatlerce muhabbet ettik. Sinan bir şirketin Siyosu olmuştu. Bir sürü macerlar atlatmıştı. Beni ararken değişik değişik insanlarla muhattap olmak zorunda kalmış. Hatta bir kere yanlış bir adrese gitmiş. Kapıyı yaşlı bir teyze açmış. Mahallenin delisiymiş. Sapık var! diye bağırarak Sinan' ı bastonla kovalamış. Gülmekten artık karnım ağrımıştı. Saatte çok geç olmuştu.

"Artık kalkalım mı?"

"Tamam kalkalım. Ama sen hiç anlatmadın, hep ben konuştum" dedi.

" Daha çok konuşuruz. Ne o yoksa hemen bıktın mı benden?" dedim.

"Seni bu kadar aramış ve yeni bulmuşken mi? Hiç sanmıyorum." dedi gülümseyerek.

Çağrı

Bu kızın ne yapmaya çalıştığını cidden anlamıyordum. Ne demek oluyordu şimdi bu. Planımızda böyle bir şey yoktu. "Acaba kötü bir şey mi oldu?" diye geçirdim içimden. Sanki telefonum çalmış gibi yaptım. İşlerle ilgili bir sorun olduğunu gitmem gerektiğini söyleyerek çıktım. Eğer çıkmasaydım meraktan çatlardım. Arayıp sorsam ne diyecektim ki kızın özel hayatı beni ilgilendirmez sonuçta. Bende gizlice onu takip etmeye karar verdim. Parka doğru yürüyordu. Ne işi vardı ki parkta? Sonra parkta bir adamla buluştu. Adamla uzun bir süre konuşmadan birbirlerine baktılar kimdi ki bu adam şimdi? Neden bize söylemek istemedi bu adamla buluşacağını? Aklımda bir sürü soru işareti vardı. Orada öylece onları izledim. Bir süre sonra adam konuşmaya başladı. Gizem adamın konuşmalarından çok etkilenmişe benziyordu. Gizem' in adama sarılmasıyla kısa çaplı bir şok geçirdim. Acaba akrabası falan mı diye düşündüm. Ama akrabası olsa neden bize söylemesin ki? Gerçekten artık bu sorular yüzünden kafayı yiyecektim. Sonra Gizemle bu adam bir kafeye oturup konuşmaya başladılar. Gizem adam ne söylese gülüyordu. Ne anlatıyorsa artık bu kadar komik? Sinirlerim bozulmuştu. Daha fazla izleyemeyecektim. Niye buraya geldiğimi de anlayamıyordum zaten.

Gizem

Sinan' ın yanından ayrıldıktan sonra eve geçtim. Bu arada aklıma Çağrı geldi. Ben ona haber vermemiştin. Nasıl merak etmiştir şimdi. Ama gerçekten ona anlatacak halde değildim. Çok yorgundum. Bir arkadaşımın çağırdığını onunla acil buluşmam gerektiğini kısa bir mesajla ilettim.

Sabah uyandığımda telefonuma iki mesaj gelmişti. Birisi Sinandan diğeri Çağrıdandı. Çağrı sadece

"Tamam",

Sinan ise

"Günaydın prenses. Uyanınca beni ara."

yazmıştı. Önce hemen Sinan' ı aradım.

Sinan

Akşam hiç uyuyamamıştım. Hala inanamıyordum. Senlerce aradığım çocukluk arkadaşımı şans eseri bulmuştum. Sabah olunca Gizem' i aramaya karar verdim. Bana kalsa gecenin bir yarısı arardım ama onu rahatsız etmek istemedim. Telefonu açmayınca kısa bir mesaj yazdım. Aradan bir kaç saat geçtikten sonra Gizem beni aradı. 2 saat sonra buluşmak üzere anlaştık. Benim önce iş yerine uğramam gerekiyordu. İşlerimi hemen halledip bir an önce Gizem ile buluşmak istiyordum.

Alev

Yine her zaman ki gibi güzelce süslenip iş yerine gelmiştim. Sinan' ı görür görmez hemen yanına gittim. Dibine kadar girerek ona bugün ki programı anlattım. Her zaman ki gibi bana hiç bakmadı.

" Bugün ki tüm toplantıları iptal et. Çok önemli bir işim var." dedi.

Neydi ki şimdi bu çok önemli işi o hiç toplantılarını ertelemezdi. Çok kuralcı bir insandı. İyice merak etmiştim.

Yıllardır Sinan' ı seviyordum ve o yıllardır beni fark etmiyordu. Onu daha ilk gördüğüm an ona aşık olmuştum. O zamanlar küçük bir çocuktum. Mahalleye yeni taşınmıştık. Ve bu benim gibi asosyal bir çocuk için gerçekten zor bir durumdu. O zamanlar arkadaş edinmekte epey sıkıntı yaşıyordum. Zar zor kurduğum arkadaşlıkları bırakıp hiç bilmediğim bir yere gelmiştim ve hiç tanımadığım insanlarla muhattap olmak zorundaydım. Bana kalsa evden hiç dışarı çıkmazdım ama annem o gün bana gerçekten çok kızmıştı ve

"Bak dışarıda senin yaşıtların oyun oynuyorlar. Hadi gitte tanış. Biraz insanlarla konuşmayı öğren." dedi.

Sanki ben bilmiyormuşum gibi. Evet biliyordum ama sevmiyordum işte. İnsanlar bana yapmacık geliyordu. Daha o yaşımda anlamıştım insanların iki yüzlü olduğunu. Ama işte annemin ısrarlarıyla çıktım dışarıya ve BUM. Ne mi oldu? Evet daha kapıdan adımı atar atmaz ayağım buzda kaydı ve kolumun üstüne düştüm. Canımın acısı yetmiyormuş gibi birde rezil olmuştum. Herkes bana gülüyordu. Ağlamamak için kendimi zorlasam da gözyaşlarıma engel olamıyordum. İzinsizce akıyorlardı. Sonra bir ses duydum.
" İyi misin? Bir yerin acıyor mu?"
Kafamı kaldırıp sesin geldiği tarafa baktığımda onunla göz göze geldim. O kadar derin, o kadar samimi gözleri vardı ki o gözlerde kaybolmak istedim. Ona uzun süre bakmış olmalıyım ki hafifçe gülümsedi.

" Of ya bugün her şey bu kadar ters gitmek zorunda mıydı ki? Bu çocukla başka bir şekilde karşılaşmalıydım." dedim içimden.

Zar zor kendimi toparladım ve çocuğa omzumu işaret ettim. Kolumun üstüne düşmüştüm ama omzum daha çok acıyordu. Çocuğun gözleri omzuma kayınca kocaman açıldı. Ne olmuştu ki çok mu kötüydü. Çocuk korktuğumu anlamış olacak ki hemen bana döndü ve suratımı ellerinin arasına aldı
" Bana bak. Şimdi koluna ufak bir cam girmiş ama merak etme gerçekten küçük. Korkmana gerek yok. Sadece canın biraz yanacak. Ambulans da çağırdık birazdan gelir."
Annem geldiğinde dehşetle bana baktı ve ağlamaya başladı.
"Ah canım kızım benim. Annecim ne oldu sana böyle? Canın çok yanıyor mu? Kıyamam ben sana. Ambulans çağırın hemen lütfen." diye bağıyordu. O çocuk ambulans gelene kadar yanımızdan ayrılmadı. Yaşı küçük olduğu halde kocaman adam gibi davranıyordu.

Sonunda ambulans geldiğinde hastaneye gittim ve omzumdaki camı çıkarıp dikiş attılar. Ne kadar uğraşsalar da dikişin izi kalmıştı. O zamanlar çok üzülmüştüm ama şimdi bana o günü hatırlattığı için seviyorum bu izi.

Evet o çocuk Sinan' dı. Herkes bana gülerken o beni teselli etmişti. O günden sonra onunla çok iyi arkadaş olmuştuk. Her şeyi birlikte yapıyorduk. Ha tabi bir de Gizem vardı. Sinan onu çok severdi ve korurdu. Aslında o yardımını isteyen herkesi korurdu ama Gizem onun için hep başkaydı. Hayatının merkezinde o vardı sanki. Onu hiç sevmiyordum. Oda beni sevmiyordu. Başlarda Sinan' ın hatırına birbirimize katlandık ama o gün olan olay bardağı taşıran son damlaydı.

Benim doğum günümdü. Sinan ile sözleşmiştik buluşup bir şeyler yapacaktık. Onu orada kaç saat bekledim bilmiyorum ama Sinan gelmedi. Sonra öğrendim ki o gün Gizem' in yanındaymış. Gizem Hanım annesi ile kavga etmiş Sinan' ı çağırmış. Ertesi gün Gizem ile çok kötü kavga ettik. O günden sonra Sinan hep onunla benim aramda kaldı. Ama o hep benden daha önemliydi. Bunu Sinan hiç söylemese de ben biliyordum. Bir gün duyduk ki Gizem' in babası ölmüş. Sinan bunu duyduktan sonra her gün onların evine gidiyordu ama Gizem' in annesi hep onu kovuyordu. Bu olay üzerine Sinan iyice benden uzaklaşmıştı.
Nihayet Gizem' in taşındığını duyduk. Sinan onu bugüne kadar çok aradı ama bulamadı. Onu kaybettiğimiz gün ben de Sinan' ı kaybettim. Artık eskisi gibi değildi.

Medyadaki Alev

AŞK ACIDIR (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin