•UMUT•

46 13 25
                                    

"Aurora Bréese!"

Adımı duyduğum anda ne zamandır tuttuğumu bilmediğim nefesimi vererek terlemiş ellerimi üzerimdeki tişörte sildim. Başımı dikleştirip kalabalıktan sıyrılmaya çalışırken onlar da anlıyor gibi kenara çekiliyor, birazdan çok büyük bir suç işleyecekmişim gibi gözlerini üzerime dikmiş, bana bakıyorlardı. Beni bekleyen Bayan Pearl'ın yanına ulaştığımda saç diplerimden ayak parmaklarıma kadar süzülüp, diğerlerinin yanına gönderilmiştim. Bir anlığına beni yetersiz gördüğünü düşünmüştüm, benden bir sonra gelen kıza da aynısını yapana kadar. Adının Allison olduğunu öğrendiğim sarı saçlara sahip, burnu hafif kalkık kız yanımda beklemeye başladığında etrafı incelemeye koyuldum.

Gerginlikten şuana kadar fark edemediğim bir sırada duruyorduk, sayılı kişinin seçildiği ve görevlendirildiği bir sıra. Ve karşımızda da hala umutla kendi isminin de okunmasını bekleyen bir kısım genç. Gerçekliğinden bile emin olunmayan bir gelecek için ölüme terk edilen on dört genç. Benimle beraber beş kişi olan, savaşmazlarsa ya ölecek, ya da suçlu ilan edilecek, geri dönüş şansı olmayan bir grubun içinde başıma keskin ağrılar giriyordu. Beynim kan basıncından patlayacak gibi olup, vücudumun her bir zerresi yapamayacağımı haykırmak istiyordu. Ancak kendimi ölüme sürükleyecek kadar çaresiz, ailemin önünde asılamayacak kadar da korkaktım. Derin nefesler alıp vermeye çalışarak benimle beraber bekleyen "Seçilmişler"e bakmaya başladım.

Amelie Pierre, kahverengi dalgalı saçları omzuna dökülürken ela gözlerini hırs bürümüştü. Sevimli yüzü, dünyayı savunmak için fazla saf duruyordu.

Lucian Norris, başak sarısı saçları geriye doğru yatırılmış, sert yüz hatlarına dokunduğunuzda elinizin kesilmesi muhtemel bir çocuk. Büyük göstermesine rağmen, erkekler arasında en küçüğünün o olduğu üzerine bahse girebilirim. Fazla savunmasız, zayıf duruyordu.

Hepimiz küçük çocuklar değil miydik zaten? Küçük yaşımızda dünyanın yükü omuzlarına yüklenen küçük çocuklardık. Ne savaşa hazırdık, ne sonuçlarına, ne de getirdiklerine.

Colan Lylee, sarıya çalan kumral saçları ve kehribar gözleriyle diğerlerinden farklı görünmüyordu. Hırslı, istediğini alan ve korkusuz bir görüntüsü vardı. Kırk yedi yerinden vurulsa yine ayağa kalkacak, size alayla tebessüm edecek gibiydi.

Allison Avery, muhtemelen grup içindeki en sarı çocuk olacaktı. Mavi gözleri, kalkık burnu ve biçimli dudaklarıyla daha çok bir magazinden fırlamışa benziyordu.

Ve ben vardım, sadece ben. Aurora Bréese. Kıvırcık saçlarını hiçbir zaman bir hizaya sokamayan, zümrüt gözlü kız.

Salonda tekrar bir anons sesi duyulduğunda iki çocuk öne çıktı. Ortalamanın üzerinde bir boya sahip erkek, ve gözleri bir mil öteden bile parlayan bir kız. Isabelle ve Damien Jacques. Önce kürsüye, sonrasında da yanımıza geldiklerinde Isabelle, kardeşi olduğunu tahmin ettiğim çocuğun bileğini tuttu ve onlar da yanımızda durdular.

Yedi. Birinin çıkıp isyan etmesi, ne kadar saçma bir işin peşinde olduğumuzu söylemesi için yedi umudum daha vardı. Kalbim dışarıdan duyulacak kadar hızlanmaya başladığında elimi karnıma yerleştirip birinin daha kabullenmesini, umutlarımı kırmasını bekledim.

"Celeste Delight!"

Kumral, kemikli yüzü dolayısıyla soğuk görünen ama yüzündeki sıcak gülümsemeyle aksini kanıtlayan bir kız daha bize katıldığında kalan şanslarımı değerlendiriyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 16, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YIKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin