WF - 2

4.1K 400 93
                                    

Küçük kardeşinin arkasından el sallayan Haneul kardeşi gözden kaybolduğunda kendisi de arkasını dönmüş, kreşten uzaklaşmaya başlamıştı. Adımlarını sevgilisinin yanına giden yola doğru yönlendirirken derin bir nefes alıp verdi. Belki onunla konuşmak iyi gelirdi ona. Sonunda her zamanki gibi ağlayacaktı fakat buna ihtiyacı vardı.

Aile mezarlığına girdiğinde adımlarını sevgilisinin mezarına doğru yönlendirdi. Gözleri tanıdık mezar başlığını bulduğunda gözünde biriken yaşlar yanaklarından süzülmeye başlamıştı. Yanına vardığı mezarın yanına çökerken kıyafetlerinin kirleneceğini umursamamıştı. Zaten hiçbir zaman umurunda olmamıştı bu.

Elini sevgilisinin yanağını okşarcasına toprağın üzerinde gezdirirken buruk bir şekilde gülümsedi. Yıllardır yüzünde buruk gülümsemesinden başka bir gülümseme görülmemişti. "Geldim işte, yanındayım." dudaklarını birbirine bastırıp derin bir nefes çekti. Elleri topraktan ayrılmıyordu.

"Dün ne oldu biliyor musun? Deniz kenarından ayrılırken bizim şarkımızı söyleyen biriyle karşılaştım. Tıpkı sana yaptığım gibi eşlik ettim ona da. Özür dilerim, senden başkasına bunu yapmamalıydım fakat sen geldin o an aklıma. Şarkımızı duy istedim. O güzel anımızı tekrar yaşamak istedim.."

Mezarın yanına boylu boyunca uzanıp gözyaşları eşliğinde toprağı okşadı. Yerden gelen soğuğu iliklerine kadar hissetmişti. Bu soğukluk kalbindeki yaralara tuz basıyor gibi hissettiriyordu. Bir zamanlar sevgilisine sarılıp ısınırken şu an bedeni zangır zangır titriyordu.

"Uzun zamandır sıcaklığını hissedemiyorum sevgilim.. Çok özledim seni, o kadar çok özledim ki.."

Hıçkırıkları boş mezarlığa yayılıyor, sarsılarak ağlıyordu. Canı o kadar acıyordu ki sanki hiç geçmeyecek gibiydi. İçindeki yaralar hiç kabuk bağlamıyordu. Kanadıkça kanıyor, yaraları daha da büyüyor gibiydi.

Belki izin verse başkası sarardı yaralarını fakat istemiyordu. Sevgilisinin yerini bir başkası alacak diye ödü kopuyordu...

Elleri cebinde kaldırım boyunca ilerliyordu genç çocuk. Hâlâ aklını meşgul eden biri vardı ve çıkacak gibi de durmuyordu. Sorup soruşturmasına rağmen hiçbir şey bulamamıştı. Kimse o gün kendisine eşlik eden kızın kim olduğunu bilmiyordu. Anlık gökten inmiş bir melek gibi görüyordu onu.

Öylece ilerlerken duyduğu çocuk sesleriyle bakışları sol tarafında kalan kreşi, daha sonra da bankta tek başına oturan küçük kızı bulmuştu. Ayakları yere uzanmadığından havada asılı kalmış, öne arkaya sallıyor, elindeki kâğıtla bakışıyordu.

Adımlarını ona yöneltip yanına varmış "Oturabilir miyim güzellik?" diye sormuştu. Duyduğu sesle başını kaldıran küçük kız, genç çocuğun gülümseyen yüzünü görünce aynı şekilde karşılık vermiş, "Oturabilirsin." diyerek onay vermişti.

Bakışları küçük kızdan ayrılmayan genç çocuk "Neden tek başına oturuyorsun burada?" diye sorduğunda "Ablamı bekliyorum, bugün biraz gecikti." diye karşılık almıştı.

Genç çocuk başıyla onaylarken küçük kızın bakışları yakışıklı bulduğu abiden tarafı çevirmiş, "Adın ne?" diye sormuştu. Genişçe gülümseyip gözlerinin neredeyse kapanmasını sağlayan genç çocuk "Jimin." demiş, "Senin adın ne peki?" diye sorarak devam etmişti.

"Benim adım Misun."

"Memnun oldum, Misun. Çizimine bakabilir miyim."

Elindeki kâğıdı Jimin'e uzatan küçük kız "Ablamla kendimi çizdim." diye ekleme yapmıştı. Beğenmişçesine tepki veren Jimin "Ablan bunu çok beğenecek." dediğinde, heyecanla "Gerçekten mi?!" diye atılmıştı küçük kız. Gülümseyerek başıyla onaylayan Jimin, küçük kızın iri gözlerine bakarken onu birilerine benzetmişti.

"Oh, bu ablam. Abla?!"

Ablasını fark etmesiyle banktan inip kendilerine doğru gelmekte olan ablasına koşturmuştu küçük kız. Jimin'in bakışları ablasının kucağına atlayan Misun'dan ayrılıp neredeyse herkese sorup kim olduğunu bulamadığı genç kızın yüzüne bakmıştı.

Kalbindeki garip hissiyat onu bulduğundan mıydı bilmiyordu fakat onu görebildiği için sevinmişti.

Banktan kalkıp yanlarına doğru ilerlerken gözleri genç kızın kıyafetlerine bulaşmış çamur lekelerindeydi. 'Belki de çömlek yapıyor' diye düşünmüştü.

"Abla bak, bu Jimin."

Küçük kardeşinin minik parmağıyla işaret ettiği yere döndüğünde gördüğü bedenle kaşlarını çatmıştı genç kız. Gözlerini hızlıca üzerinden çekerken yutkunmuştu. Hatırlıyordu, oydu. Şarkısına eşlik ettiği gençti.

Genç kız kardeşine gülümsemeyle karşılık verirken "Gidelim mi artık?" diye sormuştu. Çocuğun onu tanımasını istemiyordu. Utanıyordu.. Bu yüzden ona selam bile verememişti. Ayıp olmuştu fakat gerçekten utanıyordu.

Küçük kız ablasını başıyla onayladıktan sonra bakışlarını Jimin'den tarafı çevirip tatlıca gülümsemiş, "Görüşürüz, Jimin." demişti. Bu hâline gülümseyen Jimin "Görüşürüz güzellik." diyerek elinde kalmış kâğıdı küçük kıza doğru uzatmıştı.

Gözleri kendisine bakmamakta ısrarcı olan genç kıza döndüğünde derin bir nefes alıp vermişti. Daha sonra ellerini ceketinin ceplerine sokup yanlarından uzaklaşmıştı.

Jimin'in gitmesiyle iki kardeş el ele otobüs durağına doğru yol almışlardı. Genç kız oldukça dalgındı. Ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Ve biraz da uykuya..

"Abla?"

Kardeşinin kendisine seslendiğini duyduğunda başını aşağı eğmiş, "Efendim?" diye cevap vermişti. Genişçe gülümseyen Misun, "Jimin abi çok tatlı değil mi? Gülünce gözleri tamamen kapanıyor biliyor musun?" demişti. Kardeşinin bu haline tebessüm ederek karşılık veren genç kız "Öyle mi?" diye sorduğunda küçük kız başını hızlıca aşağı yukarı sallamıştı.

Gözlerini yola geri çeviren genç kız derin bir nefes alıp vermişti. Zihninde sevgilisinin gülümseyişi canlanırken buruk bir şekilde tebessüm etmişti. Ne çok özlemişti gülümseyişini, kırışan göz kenarlarını..

Gözleri buğulanmaya başladığında bakışlarını gökyüzüne çevirip birkaç kez kapatıp açmıştı göz kapaklarını. Kardeşinin yanında ağlamak istemiyordu..

Eve geldiklerinde her zamanki gibi Misun'un karnını doyurmuş, uyuduktan sonra da evden çıkmıştı. Geldiği yer belliydi. Zaten gideceği yerler sınırlıydı. Artık gezip tozmaktan zerre keyif almıyordu.

Oturduğu banktan öylece denizi izlerken derin bir nefes çekmişti içine. Dalgalar sakince ileri geri gidiyor, arada kayalara çarpış sesi geliyordu. Bu onu biraz da olsa rahatlatıyordu.

Yanında bir hareketlilik olduğunu fark ettiğinde kaşları hafiften çatılmıştı. Fakat sönüp bakmamıştı kim olduğuna. Gitmesini de söylememişti. Ne de olsa herkes kullanabilirdi bu bankları. Bir şey söylemeye hakkı yoktu.

"Şarkıma izinsiz giriş yaptığın için özür dilemeyecek misin?"

Tanıdık olan ses kulaklarına ulaştığında ne söyleyeceğini bilememişti. Utancından yanaklarının ısındığını hissetmeye başlamıştı. Ne yapacağını bilmez bir şekilde hızlıca ayağa kalkıp Jimin'in yüzüne bakmadan hızlıca "Özür dilerim." demiş, saygı çeçevesinde eğildikten sonra arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaşmıştı oradan.

Genç kızın bir anda kalkıp gitmesi onu şaşırtsa da kızaran yanaklarından utandığını anlamış, bu yüzden pek tepki vermemişti. Bakışlarını denize çevirip "Adın ne senin?" diye fısıldayıp derin bir nefes çekmişti içine. Onunla tekrar karşılaşmayı en içten dilekleriyle diliyordu..

We Forever ᴾᴶᴹHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin