Yağmurla veda ediyordu.
Bu şehir bana anılarımın olmadığı bir şehir olsada, seviyordum.
Adanabenim memleketimdi.
Ve 17 yıldır başka bir yer görmemiştim.
Ben giderken güzel bir şekilde veda etmek için yağmur yağıyordu. Yağmurun mucize olduğunu düşünürüm, çok güzeldi.
Sesi, kokusu, görüntüsü, herşeyini seviyordum.
Arabanın camına damlayan yağmur damlalarını izlerken koca tabela'da ANKARA yazısını gördüm.
Ankara'ya gitme fikrini kabulenememiştim.
Ben adanayı seviyordum.
Her ne kadar kış insanı olsamda adanayı seviyordum. Ankara'nın soğuk olduğunu ve Deniz'inin olmadığını biliyordum. Ben yazın kışın bütün günümü Deniz'de geçiren insandım boş olduğum zamanlarda. en çokta bunun için istemiyordum gitme'yi orda deniz yoktu havuz var ama ben aynı yerlede yüzmeyi sevmezdim. Neyse oraya varınca göl Yada akarsuları araştırıp giderdim.
" hey Asi bak beni dinle annem çok kuralcı biridir. Sakın onada ters
davranma başka gidecek yerin yok." Kural mı ne kuralcılığı ki hizmetçiliğe mi gidiyordum. Ben en fazla liseyi bitirene kadar kalacaktım orda misafir gibi davransa olmaz mıydı? Başka gidecek yerimin olmadığını biliyordum.camdan kafamı çekip ona doğru döndüm uzun boyluydu. Kavisli burnu küçük gözleri ince dudakları buğday tenliydi. Üstüne giydiği yeşil kazakla göz renginin yeşilliği tam ortaya çıkmıştı. " ne kuralcılığı bu ben gerektiği gibi davranırım."dedim. Burnundan sert bir nefes alıp bana döndü. Sinirleninçe küçülen gözü büyüyen burnuyla bana ters ters bakıyordu. Hadi ama ya ben artık korkmuyordum. Ki hiç birşeyden "bak 1 kaç saate orda olacağız ağlayarak gitmek istemiyorsan sözümü dinle." Diye bağırdı. Tehdide bak her gün ağlıyordum zaten bu tehditin üstümde bir etkisi yoktu." Yav he he " dedim cama geri döndüm. Ankaradaydık ve çok kötü yağmur yağıyordu. Yağmurla veda edildiğim gibi yağmurlada karşılanıyordum. En çok sevdiğim şeyle ağaçlık alanlara doğru gidiyorduk.cok güzel yerlerdi sessiz yerleri çok seviyordum insanların çok olduğu yerlerden kalabalıkyerlerden haz etmiyordum. uzun kavak ağaçları çam ağaçlarından yol oluşmuştu. gitiğimiz yolun yönünü çizmişlerdi.yağmur dinmişti eylül ayındaydık sonbaharın sarı yaprakları ağaçların etrafını kaplamıştı.yolda ilerlerken büyük siyah kapılı evler ve köpek seslerinin yoğunlukta olduğunu fark etim.babamın arabayı yolun kenarına yanaştırıp durdurdu.arabadan inip inmem için işaret yaptı. siyah spor cantamı koluma takıp. indim.ağaçlar ormana doğru topraklı bir yol yapmışlardı. babam arabanın bagajına dogru gidip bavulumu cıkarıp elime tutuşturup gitmişti.biz babamla çok az konuşurduk. sesizdik ben sesizliğimi babamdan almıştım.konuşmayı ve dinlemeyi sevmezdim düşünmek ve müzik dinlemek bana yetiyordu.babamı takip edip arkasından gittim . 100 metreye yakın topraklı yolda yürüdükten sonra önümüze büyük siyah bir kapı çıktı. giriş yerine doğru gidip kapıyı çaldı babam orta hali bir adam kapıyı açıp içeri geçmemiz için geri çekildi içeri geçip etrafa baktığımda ağzım açık etrafa baktığımı fark etmedim bile.
DEMIR ÇAKIRUçaktan iner inmez Ankara'nın yağmuru soğuğu iliklerime kadar hissetmiştim. Ben 24 yıllık hayatımı hep sıcak kurak yerlerde geçirmiştim. Ama şimdi burda kalmak zorundayım.
babaannem için kamalıydım hastalığının ilerlediğini biliyordum. ve onun yanın da olmalıydım bu hayata değer verdiğim az insanlardandı. babaannem ve dedem. onların beni fazla ısrarla buraya çagırmalarından ötürü geldim newyork ta ki şirketlerim çalışmaya devam edecekti.ankarada da yeni proje teklifleri alıyordum.burda da iş kuracaktım. her neyse yolda ilerlerken ağaçlık alnlara giryorduk. neden böyle yerlerde otururlarki insanlar şehır merkezi varken ben en son ne zaman orman gördüğümü bile hatırlamıyordum. Yağmur hızını artırmıştı. Arabaya binene kadar gömleğim fazla ıslanmıştı.ıslak ve soğuk olan hiç bir şeyi sevmezdim. Araba durduğunda yolun kenarında durmuştuk. Şoför arabadan inip arka bagajdaki cantamı çıkarmaya çalışıyordu. Bende arabadan inip önümdeki topraklı yolla baktım. Şoför çantayı elime tutuşturup. 100 metre yürümem gerektiğini söyleyip acil işi çıktığını da ekleyip giti. Topraklı yolla doğru ilerlerken bu eve en son 7 yaşımda gelmiştim. Annemin öldüğü gece gözlerimin önünde intihar etmişti. Ve bunu bana izletmişti. O gün olanlardan sonra babaannem beni bu eve getirmişti. Ve hemen Amerika'da yatılı bir okula göndermişlerdi. 1 Yada 2 kere gelmiştim. Türkiye'ye türkçemin iyi. Olmasının sebebi babaannemin benimle telefonda sürekli Türkçe konuşuyor olmasıydı. Ve tabi iş yaptığım Türk iş adamları ana dilim gibi konuştuğum ingilizcenin yanında türkçeyi de bir Türk gibi konuşuyordum. Gerçi bende türküm doğduğun değil doyduğun yer memeleketin olur derler ya benimkide o hesap burası memleketim değildi. 100 metre hızlı bir yürüyüş yaptıktan sonra büyük siyah kapılı bir eve gelip kapıyı çaldım.
ASi Kurtoğlu
Saat sabahın 4 üydü 5'çi sigaramıda söndürüp balkonda yıldızları izlemeye devam ediyordum. Parlak olarak sevdiğim tek şey yıldızdı. Parlaklığı göz kamaştırsada gök yüzünde çok fazla oldukları için sıradan duruyorlardı.kimse onların aslında ene kadar mükemmel olduklarını bilmiyorlardı. Yada görmezden geliyorlardı. Hava gerçekten fazla soğuktu. Havası sayesinde bu şehri sevmiştim. Soğuk hava uyuşmamı sağladı. Orman kokusunu içime çektim. 6 gibi burda olmuştuk. Kapıyı açan yaşlı amcanın ismi leventmiş. Kapıyı açtığındaki şaşkınlığımı görmüştü. Şaşırmamak elde değildi. Ev ve bahçe rengarenkti. Bir tarafta adlarını bilmediğim ağaçlar diğer eve girmemiz için yapılan taşlar vardı. Taşlar rengarenk ti boyanmışlardı. Öok fazla renk vardı. Ben hayatımda bu kadar fazla rengi bir arada görmemiştim. Benim gibi tek rengi siyah olan koz için çok fazlaydı. Taşların yanında kapıya kadar sıralı bir şekilde gelen her renk güller vardı. Her yer çimende evin çoğu yerinde çiçek varı pencerelerde kapının üstüne yapılmış tabelalarda. 2 katkı çatılı bir evdi. Adanada çatılı evler azdı genelde dam olurdu. Bizim evdede dam vardı. Yani eski evimde bu ev ahşaptandı. Ahşaplar kiremit rengine boyanmıştı. Yukarda bir balkon vardı. Orda çiçek yoktu. Neden acaba 2 katlı olmasına rağmen küçük bir evdi üst kattı küçük gözüktüğü için balkonu odadan başka bir oda olamazdı. Ama aşağısı çok büyüktü. Büyük bir salon vardı. Bir sürü oda eski model eşyalar vardı. Babamla salonda sürülen etrafı incelemeye başladım. Karşıdan sarı küt saçlı beyaz tenli babam gibi küçük yeşil gözlü giydiği topuklu ayakkabıyla sarı İspanyol paça pantolon kırmızı kazağıyla koyu makyajıyla rengarenk babannem geliyordu. Yalını hiç göstermiyordu. Babama sıkıça sarılıp " hoşgeldin oğlum." Dedi bana göz ucuyla bakıp soğuk bir sesle "sende" dedi. Hiç bir karşılık beklemeden önüne dönüp babamdan ayrıldı. Babam " anne asiye odasını Gözterde dinlensin malım yok yorgunsundur şimdi. Dedi babannem " şeyma şeyma " diye seslendi orta yaşlarda bir kadın gelmişti. " yeni hazırlattığım odaya götür kızı o onun odası." Dedi vay be bana odada mı hazırlanmıştı. Şimdi tam şalaıtmıştım. Kadın yanıma gelip bavulumu alıp burdan diyip yürümeye başladım. Bende onuntakip edip merdivenlerden yukarı çıktım yukarda tek bir oda vardı. Küçük bir de koridor kapının siyah olmadı fazlasıyla ilgimi çekmişti.burası diyip bana anahtar uzatıp bavulu yere indirip giti elime verdiği anahtarı kapıya geçirip taktım kapı açılır açılmaz ağzım ilk defa bu kadar uzun süre açık kalmıştı. Her yer siyah oda nın duvarının rengi bile siyahtı. Işıklandırma vardı. Tavanda yatak tam karşımdaydı. Tekli yatak siyahtı. Yanındaki komidin karşısındaki elbise dolabı büyüktü. Çalışma masası vardı yatağın diğer tarafında halı yoktu yer ahşaptı. Koyu kahveydi. Yatağın karşısında kapıda duruyordum. İçeri geçip etrafa baktığımda kapının yanında boy aynası vardı. Diğer tarafında başka bir kapı küçüktü. Ve kapılar bile siyahtı.diğer kapıya yönelip açtığımda küçük bir banyo vardı. Tebessüm etmeme sebeb olan şey ise banyosunda herşeyi siyahtı.kapıyı kapıyı kapatım. Çantamı yere fırlatım kendimi sırt üstü yatağa bıraktım. Bu nasıl oluyordu. Nereden biliyorlardı. Sadece siyahı sevdiğimi gerçi kıyafetlerimden de anlaşılır ama hayalimdeki odayı nasıl yapmıştı. Bu kadın bir an sadece kısacık bir an kendimi değerli hissetmiştim. Sigaramı söndürdükten sonra balkondan çıkıp yatağa geçtim 2 gündür uyumuyordum. Uykuyu severdim ama hiç uyuyamazdım. Uzanıp üstümü örtme gereği duymadan cenin pozisyonu aldım. Yetim hanede böyle uyumamısı öğretmişlerdi. Öğretmemişlerdi o küçüçük vücudumuzdan da küçük yatakta tek bir hareketle yere yapışmaktan korktuğumuz için böyle uyumanın en iyisi olduğu öğrenmiştik. Artık istesekte başka türlü uyuyamazdık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK AŞKIN KÜLLERI
ChickLitBiri uçurumun kenarında atlamak için bir adım beklerken Diğeri o uçurumun ta kendisiydi. Ve o adım onları birleştirecek tek şeydi.