Bölüm -2-

32 2 3
                                    

Neredeyse eve geleli üç buçuk saat olmuştu ve ben hala uyumamıştım, bitirmem gereken şeyler varken uyumak bana göre değildi ne de olsa. Bilgisayarımı bir kenara bıraktım, sehpanın üzerinde duran içi boş kahve fincanımı elime alarak mutfağa girdim. Acıktığımı hissetmeye başlamıştım, fincanı tezgaha bıraktım ve dolaptan bir tencere çıkardım, saate aldırmadım ve kendime güzel bir makarna yaptım. Aslında yemek yapmayı severdim ve hep yemeğim olurdu, bir kaç sene önce buradan biraz daha büyük şirin bir mutfağım vardı, sürekli farklı şeyler yapmak isterdim Ali ve Deniz'de farklı şeyler yemeyi severlerdi.Daha fazla dalmadan gözlerimi kapatıp açtım, yine aklım gidiyordu o güzel sıcacık günlere ve gözlerim doluyordu istemsizce. Yaptığım makarnayı koymak için bir tabak çıkardım ve biraz koyarak tepsinin içine yerleştirdim, bir çatal aldım ve televizyonun karşısına geçtim. Haber kanallarını geçtikten sonra bir film ile karşılaştım, daha önce izlemiştim ama milyon defa izlemeye değecek bir filmdi. Tam çatalımı tabağımın içine batırmıştım ki telefonum çaldı, günün her saati çalardı ama bu saat için oldukça tuhaftı. Tepsiyi sehpaya koydum ve çalan telefonuma uzandım, bir anda gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ekranda yazan isim beni huzursuz etmişti, çok beklemeden açtım.
- "Dilvin." 
Uzun zamandır sesini duymamıştım, doğrusu içimden bir şey söylemek gelmiyordu ve susmayı tercih ettim, ama belli ki o konuşmak istiyordu.
- "Fazla uzatmak istemiyorum, buradan taşınacağım, senin en başından istediğin gibi gidiyorum. Ama bir şeyi bilmeni isterim ki, olanların sorumlusu ben değilim." 
Ne diyeceğimi bilememiştim. Konuşmayacağımı bildiği için çok uzatmadan kapattı, telefonun ucunda ki ses kayboldu ve kendimi tutamadım. Kaybolan yılların bir telafisi yoktu, kimse bir daha dönmeyecekti. Balkona çıktım, hava almaya ihtiyacım vardı. Yağan yağmur sanki göz yaşlarım ile yarışıyordu ve nihayet bir gün daha uyuyamadan doğmuştu. Yeni aydınlanmaya başlamış bir gün ve birde ben. Her sabah olduğu gibi bu sabahta aynı sözleri tekrarladım kendimce, Henüz Bitmedi....

Bazı şeyler hala kafamda tam oturmamıştı ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, bugün cumartesiydi ve uyumam gerekiyordu belki daha sonra ne yapacağımı düşünebilirdim. Koltuğa uzandım ve derin düşünceler içinde uykuya daldım.
~~~~~~~~~~~~
Derin bir nefes alarak aniden uyanmıştım, saç diplerim korkudan olacak ki terlemişti. Küçükken uykuda gördüklerim rüya mı yoksa kabus mu ayırt edemezdim ama artık çok rahat bir şekilde ayırt edebiliyordum çünkü bir kaç saatlik uykularımda bile gördüğüm kabuslar gerçekten fark edilebilecek türdendi. Bunlar çocukluk yıllarımda gördüklerim gibi canavarlar dolusu kabuslar değildi, ben sevdiklerimin bana veda edişini izliyordum her seferinde, ellerinin ellerimden kayıp gidişine bir kez daha şahitlik ediyordum ve uyanıyordum işte benim yeni günüm böyle başlıyordu, başkalarına yeni doğan gün beni eskitiyordu.
Üzerimdeki ince pikeyi ittim ve yerimden doğruldum. Ben uyumadan önce tepenin ardından beliren güneş şimdi tamamen gökyüzündeydi, günü aydınlatıyordu. Ayağıma terliklerimi geçirdim ve ayağa kalktım, içeri havalansın diyede camı açtım, öncelikle düzensiz bir uyku sonrası en iyi gelecek şey iyi bir kahvaltıydı ve bende öyle yaptım. Mutfağa doğru ilerledim, en sevdiğim omletten yaptım ve birazda meyve sıktım, artık kahvaltım hazırdı, oturma odasındaki küçük masada kahvaltımı yaptıktan sonra bulaşıkları makineye koydum ve hazırlanmak için odama geçtim. Ufak bir gezintiye çıkacaktım bu yüzden rahat giyinmem gerekiyordu, yaz ayı için en iyisi bir t-shirt ve kot pantolondu, birde saçlarımı at kuyruğu yapınca tamam olacaktı. Çantamın içine anahtarlarımı ve telefonumu koyduktan sonra güneş gözlüğümü kafama taktım. Evden çıktığımda saat on ikiye geliyordu, garajdan arabamı çıkardım ve yola koyuldum. Şehrin gürültüsü resmen beynimin içinde dolaşıyordu, uzun zamandır gürültüden uzak duruyordum ve insan içine çıkınca bu beni oldukça rahatsız ediyordu. Biraz rahatlamak için radyoyu açtım, bir şarkı denk geldi ve dinlemeye başladım. Kafam oldukça karışıktı, dün telefondaki ses gerçekten garipti, ne yani bu doğru olabilir miydi, gerçekten gidebilir miydi. Kendimi iyi hissetmiyordum, arabayı sahile doğru sürdüm, bir park yeri bulduktan sonra arabadan indim. Yürümek iyi gelebilirdi, denizin kokusu ve sesi iyi hissettirirdi, öyle umuyordum ama olmadı. Biraz yürüdükten sonra oturmaya karar verdim, etrafıma bakındım ve gördüğüm insanların ne hissettiklerini bulmaya çalıştım, ama imkansız kadar zordu çünkü onlar anlatmadan hangi durumda olduklarını asla bilemezdiniz. Tekrar ayağa kalktım, tam yürüyordum ki arkamdan biri adımla seslendi, döndüğümde iş arkadaşım Züleyha'yı görmüştüm. Doğrusunu söylemek gerekirse şaşırmıştım çünkü onu buralarda görmek zordu. Çok sürmeden koşar adımlar ile yanıma geldi. Muhtemelen iyi olup olmadığımı soracaktı, ama sormadan da nasıl olduğum anlaşılıyor olacaktı ki hemen söze başladı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 13, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kayıp LimanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin