Kendime gelip Şaha döndüm.
"Neden buraya geldik? Eve gitmek istediğimi söylemiştim" dedim korkarak. Ondan korkuyordum. Özelliklede son olaydan sonra ona güvenemeyeceğimi anladıktan sonra iyice korkmaya başlamıştım.
"Eve gitmek istiyor musun?" diye sordu. Derin bir nefes aldım. Evet gitmek istiyordum. Başımla onayladım.
"Peki, git o zaman" dedi tıslar gibi ve öfkeyle yanımdan geçti. Salona gidip kocaman koltuğa uzanıp gözlerini kapatmıştı.
Ne yani? Dağ evindeydik. Ormanın ortasında ve tek başıma nasıl gidebilirdim(!)
Oflayıp ayaklarımı yere vura vura yanına gidip başucunda durdum. Gözlerini açmadı.
Birkez daha oflayıp yutkundum.
"Tek başıma dönebileceğimi sanmıyorum Şah! Tabii tekneni bana ödünç vermediğin sürece" dedim. Gözlerini açıp bana hiç bakmadan cebinden bir anahtar çıkarıp fırlattı. Ne yani bu kadar kolay mıydı? Gitmeme izin veriyordu.
Gülümseyip anahtarı elimde döndürüp kapıya yöneldiğim sırada aklıma gelen korkunç fikirle olduğum yere mıhlandım ve sonra arkamı döndüp anahtarı Şaha verdim.
"Tekne kullanmayı bildiğimi hiç sanmıyorum" dedikten sonra koltuğa oturdum keyifsizce. Uzandığı yerden kalkıp beni evime götürmeyeceğinden adım gibi emin olduğum için konuyu uzatmadan tıpkı onun yaptığı gibi koltuğa uzandım.
Anlaşılan bugün burada kalacaktım. Haber vermem gereken bir annem vardı ama beni çokta merak edeceğini sanmıyordum bu yüzden ona haber vermeme gerek yoktu.
Gözlerimi kapatıp uyumayı denedim. Şah ile yalnız başıma olduğum dağ evinde uyumayı. Bu da benim ne kadar aptal bir insan olduğumu gösterirdi. Bana zekamı test etmek için o kadar şey yapan bir adam, dağ evinde de ayıyı karşıma getirir onu yenmemi isteyebilirdi. Bu çok mantıklı olurdu.
Üzerime çöken ağır şey karşısında düşüncelerimi bölüp üzerimde uzanan Şaha baktım.
"Ne-ne yapıyorsun Şah" dedim. Bakışları gözlerimle dudaklarım arasında gelip gidiyordu.
"Emir Aras..." diye fısıldadı. Ona anlamazca baktım.
"Gerçek adım Emir Aras" dedi. Gözlerimi kırpıştırdım. Bana kendini Şah olarak tanıtmıştı ve şimdi gerçek ismini söylüyordu. Ama neden?
"Elis Aktaş" dedim sanki söylemek zorunda gibiymişim gibi hissedip.
"Biliyorum" dedi. Neden bu kadar kısa konuşuyordu ki? Şimdiye kadar bana karşı kurduğu en fazla cümle sayısı iki yada üçtü.
"Neden Meran? Bana neden Meran diyorsun" dedim nefes nefese dudaklarına bakmamaya çalışıyordum ama lanet olsun ki gözlerim sürekli yasak olan yere, dudaklarına gidiyordu. Belkide bu hemen üzerimde, dudaklarımın iki üç cm üzerinde olduğu için olabilirdi.
"Sana nedenini demiştim" dedi. Aslında nedenini biliyordum ama sebebi uzun olduğu için onun ağzından duymak istiyordum, onun sesini daha uzun süre dinlemek istiyordum.
"Hatırlamıyorum" dediğimde konuşmaya başladı.
"Meran; zeki yılan demek. Ve sen bana bağıran, hatta benimle yatmak için uğraşan kızlar dışında benimle oturup konuşmaya cürret eden tek kızsın. Ve sen genelde bağırmayı tercih ettin. Yılanı buradan alıyorsun. Zekiyi ise... Sana yaptığım test sonuçları zekiliğini kanıtladı. Yani sen Meransın. Benim Meranım" dedi. Kesik kesik derin bir nefes aldım. Sanki... Sanki yanıyordum.
Gözlerim doldu. "Bugün yanacaksın. Yanarak öleceksin Meran demiştin. Hatırladın mı?" dedim. Başıyla onaylayınca yutkunup devam ettim.
"Yanıyorum... Ölecek miyim" dedim masumca. Gözleri dudaklarıma kaydı. Yeniden.
"Yanacaksın. Ama ölmene izin vermem Meran" dedikten sonra dudaklarıma kapandı.
Bölüm kısa olduğu için lütfen beni bağışlayın. Ama en kısa zamanda bir bölüm daha yazmaya çalışacağım. O zamana kadar diğer kitabım Aşkın Yaşı Olmaz'a bakabilirsiniz. O da çok güzel bir kitap.
Bu bölümü nasıl buldunuz? Lütfen fikirlerinizi yazın:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAHMERAN #Wattys2017
RomantizmBeynimde bitmek bilmeyen, kalbimden atmak istemediğim sen... Şahmeran... "Bu gece öleceksin. Bu gece yanarak öleceksin" Yılanların şahı olarak bilinen, belden yukarısı insan, belden aşağısı yılan olan yılanların şahı ŞAHMERAN'dır. Eski dilde maran y...