YAZARDAN NOT :)
Kimiz aşka küstük kimimiz ihanetlerin en büyüğünü yaşayıp hayata küstük her hikayeye başlamadan önce
Birsürü hayal umut ve hevesler sonrası mı
Hepsi kursağımızda kaldı ki siz ihanetlerin en büyüğünü yaşayan biri olarak tek bir notum var
AŞKA KÜSMEYİN AŞKI KÜSTÜRMEYİN !!
O zamanlar daha 17 sinde tüm hayalleri çalınan tek avuntusu hayalleri olan biriydim hayat ne kadar acımasız bize güzellikleriyle yaşatmadan hayallerle yaşamayı öğretiyor
Aykut uzun boylu zayıf cok yakışıklı bir adamdı o zamanlar eski bi ihanet enkazının altından kalkmaya çalışırken sevdim onu hani olur ya bir depremde enkaz altındasınız ve enkazların üstünden kimse yokmu diye bir ses geliyor ve o ses sizi hayata tekrar geri kazandırıyor.
Evet o zamanlar Aykut beni hayata tekrar kazandırdı duygularımı tekrar geri verdi bana ilk tanışmamızda bahçeden kopardığı bır gül vardı bana verdiği nerden biliridim o gülün dikenlerinin beni kanatacağını .
En güzel anlarımdayı benim Aykut hep babama benzetirdim babam gibi sahiplenici koruyucu . yaz tatilinin en güzel hediyesiydi belkide .
Birlikte parka gidiyor çocuk gibi eğleniyorduk yine o gün parka gittiğimizde bir nefret vardı gözlerinde anlayamadım o aşkla bakan gözleri artık nefret edercesine bakıyordu beklide gidişim yaklaşmıştı o yüzdendi...
Ve veda vakti geldi ama bir o gelmedi koca bir yaz nasıl geçmişti ki . zaman mı çok hızlı akıyordu ona olan aşkımmı. Evet mesafeler aşka en büyük engel diyen ben ne mesafe nedir tanımaz oldum asıl mesafe nedir bilirmisiniz kalplerin uzaklığı kalpler mesafeyle doluysa o mesafe asla aşılamaz dağlar denizler olur hayatınızda. Ve öyle bir şeydir ki severken uzaklara gitmek hiçbir kalp bunu kaldıramaz. Hoşçakal sevgilim bu şehir ve güzel anılarımız sana emanet diyebildim sadece ve o uzaklara götüren otobüse bindim . döktüğüm gözyaşları değildi belkide kalbimin kanayışıydı canınızdan çok sevdığinız birini o kadar uzaklarda bırakıp gidiyorsunuz ki en büyük tarifsiz acı.
Ve İstanbulun o kasfetli sabahına uyanarak en sevdiğim hatıraları hatırlayarak eve ulaştım. Telefonumda tek yazan mesaj ise kendime iyi bak yoksa kalpsız yaşayamamdı. Bu bir vedamıydı yoksa bır uzakların daha da uzaklaşmasımıydı . mesaja hiçbirşey yazmadan eve geldim ve yatağa uzanarak düşündüm.
Ki ben ihanetı en yakınındayken yaşayan insan çok uzak bir şehirde nasıl olurda yaşamam yada nasıl olurda böyle bir aşka kalbim cesaret eder.
Uyandıgımda saat 2 olmuştu aykuttan gelen yüzlerce mesaj ve çağrı vardı hemen aradım meşguldü tekrar aradım yine yok en son aramaktan vazgeçip beklemeye başladım zaten önemli bir işi olmasa hemen kapatırdı
Ardından gelen mesajla yıkıldım adeta BEN MESAFELERDE BİR AŞK YASAYAMAM peki tüm yaz yaşadığımız neydi?
küçük bir mesaj da ben ona gönderdim . ASIL MESAFEINSANLARIN KALBINDEKI UZAKLIKTIR NASIL FARK EDEMEDIYSEM BEN SENIN KALBINDEN COKUZAKTAYMISIM UZGUNUM BOYLE BITMEMELIYDI DEDIM ve telefonu
kapattım açtıgımda ise ne bir çağrı nede bir mesaj vardı. O an anladım aramızdaki mesafenin ne kadar büyük olduğunu .asıl mesafe kalpteymiş. Zor günlerin üstesinden gelmeye çalışırken kendı yaralarıma tuz basarak kapatmaya çalısıyordum . kı ne güzeldir insanların kendi yaralarlını kapatmaya çalışması kendi yarası için başkalarına yara açmaması bende öyle yaptım kimseyi yaralamadan üzmeden yenilgiye uğratmadan yaralarımı kapatmaya çalıştım. Ta ki doğum günümde hasta olduğumu öğrenene kadar ne garip beni öldürdüğünü düşünürken ölmediğimin farkına varıp hayata tutunmaya çalışmak.. O kadar çok şanslıyıdım kı dünyanın en mükemmel anne ve babasına sahiptim ki Allaha binlerce şükürleiımden sadece tek sebebleri. Evet ben babamı o güne kadar ağlarken görmemiştim ki görmekte istemezdim çünkü bu benim cehennemim olurudu. Evet tam da o gün babamın göz yaşlarını gördüm ve bu gözyaşları benım içindi . Kı Allah büyük kuluna kaldıramayacğı yük vermezmiş. Bazı anlar gelir ki sırf sevdikleri üzülmesin diye tüm hayatın yükünü kaldırmayı göze alıp yaşamayı seçer ben o gün yaşamayı seçtim. Savaşmayı mücadele etmeyi. İşte tam da o zaman öğrendim benden başka hiç kimsenin değerli olmadığını Aykut yanımda olması gerekirken beni en yakın arkadaşımla ihanete tabi tutmuştu. Ama asıl ihaneti kendilerine yapmışlardı kandırılan ben değildim..
10 GÜN SONRA
VE işte o kasvet mücadele dolu hastanedeydim. Okulu dondurmak zorunda kalışım arkadasşlarımdan ayrılışım ve hapishaneyi andıran kasvet dolu oda. Hayat öyle şeyler yaşatıyor ki insana ne kadar kötü durumda olursa olsun şükür etmeyi biliyor
Sağ tarafta genç uzun boylu bir esmer bir erkek vardı o da benım gibi iyi görünüyordu hatta hasta bile değildi. Gözlerı gökyüzü gibi bakıyordu adeta ailesi konuşurken duydum organ nakline ihtiyacı varmış eğer organ nakli gerçeklesmesse 3 ay içinde ölebilirmiş. Ne kadar zordur öleceğin günü bilmek ama hep bir umut işte hayatımız umutlar ve hayallerle geçiyor iyiki varlar. Yoksa bu hayat o kadar yaşanmaz kötülüklerle dolu bir kaos olur kı.Bahçeye indiğimde papatyaların yavaş yavaş açtığını gördüm ne kadar acımasız insanlar var papatyalara kıymadan sevilip sevilmediklerini öğrenmeye çalışıyorlar PAPATYALARIN bir suçu yok seviyor da çıksa sevmiyorda çıksa koparıldıkları an ölüyorlar tıpkı bizim gibi sevdiğimiz an ölüyoruz bir nebze.
çok geçmeden tekrar odama çıktımBurak oturmuş televizyon izliyordu . ve insanlar artık bi zaman sonra alışıyorhayatın zorluklarına kabulleniyor o da öyleydi. Sankı 3 ay sonra bir mucizeolmazsa ölmiyecekmiş gibi. Belkide en güzeli budur çünkü hayat birşeyleriumursamak için çok kısa mesela şuan ağlasa ölmek istemediğini söyleseolacak olduumu illaki birşeyler olur.güngeçtikçe daha iyi arkadaş olmaya başlamıstık bana hep kendinden bahsederespiriler yapıp güldürürdü. Annemde bundan çok mutlu olurdu çunku doktorlarmoralimin yüksek olması gerektiğinı söylemiş. Birgün Burak bahçeden topladığıpapatyaları getirdi bana onları verirken : Hayat öyle bir reddeye getirirkiinsanı yaşamak için savasmazsın bile demişti şimdi anladım onun neden böyledavrandığını hayatın suçuydu bu...