51. Bölüm

2.4K 219 124
                                    

İyi okumalar! Bu bölüm @MerveSolak 'a ithaf edilmiştir.

***

"Ya ama neden? Ne amacı var bu temizliğin?"

"Evi bok götürüyor Ayça, artık bir temizlemesek mi şu evi?"

"Temizlemesek. Temizlemeyelim Allah aşkına ya. Okullar başlıyor zaten dinlenmek istiyorum. Ada zaten osuruklu uykuda."

Beril ters ters baktı. Evi temizlememiz için diretiyordu ama ben şu an bu iş için... Fazla üşengeçtim. Çok fazla.

"Bahane falan istemiyorum! Bu ev bugün temizlenecek!"

Kafamı, gömdüğüm yastıktan kaldırdım, "Anne? Sen misin?" dedim alaycı bir sesle.

"Deniz abi ve Bora abi gelene kadar bu ev temizlenecek yoksa görürüm ben seni. Sabah nasıl uyandım biliyor musun sen? Deniz abinin bağırışıyla. Adam bir uyanmış, önce nerede olduğunu anlayamamış yayıntıdan. Sonra bir bakmış çamaşır topluluğunun içinden -adeta ayrı bir ülke- horlama sesi gelmiş, buradan sonrasında Deniz abinin bağırışıyla uyandım ve öğrendim ki çamaşırların içindeki sesin sebebi Bora abiymiş. Tabii o da Deniz abinin sesinden korkup bağırarak uyandı o ayrı mesele. Hayır bu kadar gürültüye siz nasıl uyanmadınız anlamadım ki."

Oha olaya bak. "Ben bunlar olurken nasıl uyumuşum ya. Büyük mevzu kaçırmışım ama şu an uykum var."

Üzerimdeki pikeyi hızla çekip aldığında ofladım. "Ya önce Ada'yı uyandır hadi."

"Kalk ama."

"Kalktım, kalktım." dedim kılımı kıpırdamadan.

Elindeki pikeyi rastgele fırlatıp tereddüt ederek odadan çıkıp gitti. Ben mi? Ben uyumaya devam ediyordum.

Ancak sanırım, tüm dünya bir olmuş uyumama izin vermiyordu. Telefonum çalmaya başlamıştı. Komodinin üzerinden alıp göz ucuyla ekrandaki isme baktım. Çağatay.

Çağatay mı? Beni aramaması gerekiyordu!

Ama abim evde değildi, sorun olmazdı herhalde. Telefonu açıp kulağıma götürdüm, uykum kaçmasın diye gözlerim kapalı bir şekilde, "Alo?" dedim.

"Ayça?"

"Beni aramayacaktın Çağatay."

"E ama ben senin için dayak yiyorum senin dediğin şeye bak." Hemen yatağımda doğruldum, tam olarak ayılmıştım.

"Benim için dayak mı yedin?"

"Yani tam olarak değil de, senin için de yeriz be gülüm."

"Niye yedin lan o zaman şerefsiz?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi Ayça?" Sesi yumuşacık, şirin bir hal almıştı ama ben bununla avunacak halde değildim.

"Sen bir bok yemişsin belli! Ne haltlar karıştırıyorsun lan yine? Bana bak, televizyonda magazin programında ismini 'şununla yakalandı' diye görmem değil mi lan?" Dişlerimi sıktım. Cidden gerilmiştim şu an. Bir kez daha kaybetmek istemiyordum ama bir yandan meseleyi dalgaya alıyordum.

"Valla henüz o kadar ünlü değiliz..."

"Ha biriyle yakalandın ama?" Türk kızları işte, neyden ne çıkarıyoruz görüyor musunuz? Ayakları denk almak lazım.

"Ben sıçalı çok oldu, şimdi sıvıyorum değil mi?"

"Aynen." Yatağa olduğum gibi bir daha uzandım. Bir otur, bir yat kafam manyak olmuştu ama oluversin artık o kadar.

"Ben madem kapatayım ya."

"Bu meseleyi sonra detaylı bir şekilde konuşacağımızdan haberdarsın inşallah Çağatay Bey?"

"Eyvah, Çağatay Bey meselesi başladıysa ben bittim demektir, o yüzden gidiyorum." Gözlerimi kırpıştırdım. İkinci bir aldatma vakası olmaz değil mi lan? 

"Ancak sana sadece bir şey söyleyeceğim Ayça, aynı hataya bir daha düşmeyeceğim."

Bir şey demeden kapattım telefonu. Umarım Çağatay, umarım.

***

"Ya çamaşır vermeyi bile bilmiyorsun Ayça! Bak görmüyor musun, ben buraya pantolon astım, sen bana gömlek veriyorsun. Her şey sırayla!"
Ada uyanmamış, işi ikimize kitlemişti ve ben bu durumdan hiç mi hiç keyif almıyordum. Ne önemi var sırasının ulan?

"İyi iyi al don, as hadi."

"Bunun rengi- "

"Başlattırma rengine be! Neyin kafası bu, ne alaka?" Kapının iç tarafına oturmuş, sepetten seçtiğim çamaşırları Beril'e uzatıyordum ve bir kez daha tekrarlıyorum, bu eğlenceli değil. Okulunun başlamasına az kalan bir insan zamanını böyle değerlendirmez. Çok saçma, çok sıkıcı!

"Homurdanma, daha yeni başlıyoruz." İki mandal ve Ada'nın pantolonlarından birini alıp çırptıktan sonra onu da serdi.

"Of ulan of..." İnsanlar sevgilim yok diye dertleniyor, ama dostlarım, asıl dert budur. Bu ev nasıl temizlenecek?

***

"Güzel sil kenarları falan cam gibi olacak o cam!" Cam silmek, bunu hayatımda daha önce yaptığımı hatırlamıyorum. Sanırım bugün ilklere imza atıyorum, ha?

Ama bunu yapmayı istemiyorum ki! Allah'ım sıkılmayayım diye kendimi kandıramıyorum bile.

Bir ara Çağatay'ı görür gibi oldum. Karşı kaldırımdan buraya bakıyordu. Yüzüne dikkatlice baktım. Vallahi benzetmişler. Ya kıyamam... Derken düşecek gibi oldum, Çağatay da sanki tutabilecekmiş gibi koşarak geldi pencerenin altına. Onu gören Beril - zaten ondan hiç haz etmez- üzerine su dökmekle tehdit etti.

"Ben Ayça'nın aşkından yanıyorum zaten ama su söndüremez bu aşkı be!"

Yüzümü buruşturdum. "Bekle Çağatay, bir saniye." deyip içeri girdim ve içi dolu bir sürahi ile geri döndüm. Çağatay beni beklerken telefonuyla ilgileniyordu. Allah'ım inşallah telefona bir şey olmaz. Ve suyu kafasından aşağı boşalttım.

"Ben senin yapacağın romantizme, edeceğin iltifata edeyim Çağatay!"

***

Uyumayanlar, buyurunuz efendim size özel bölüm dgfdhfdjd

Kafan Mı Güzel?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin