Lise yıllarıydı. Haftanın son günü ders bitmiş, büyük bir sessizlikle zilin çalınması bekleniyordu. Deniz son derece başarılı ve sevdadan uzak bir kızdı. Ateş ise bu soğukkanlı kıza sevdalanmıştı. Adetâ her şeyi boş vermiş olacaklardan habersiz adı gibi içindeki ateşle yaşıyordu. Sonunda bir ses duyuldu. Evet; beklenen zil sesiydi bu. Çantasını sırtına atan haftanın bütün yorgunluğunuda beraberinde alıp evine doğru yola koyuldu. Deniz elinde defteri etrafa küçük tebessümle bakarak yavaş yavaş uzaklaşıyordu okuldan, Ateş ise derin düşüncelere dalmış ilerliyordu ıssız ve sessiz bir sokakta. Ona seslenen çok samimi dostu Ege'nin bile hitap edişini duymamıştı. Ege ise Ateş'in bu durgun halinden rahatsızdı. Deniz kimseyle samimi değildi, fakat Deniz'in arkadaşı Aslı iyi anlaşırdı Ateş ve Ege'yle. Bu sevda olayından da haberi vardı. Ama hiç bahsetmemişti Deniz'e, Ateş istemediği sürece bahsetmeyi de düşünmüyordu. Ateş bu duyguları ifade etmeyi aklından geçirmemişti bile. Ege Ateş'e koşar adımlarla yaklaşarak kolundan tuttu.
"Hey dostum neden dönüp bakmıyorsun!" dedi. Ateş birden ürkerek cevapladı;
"Dalmıştım Ege seni duymamışım."
Ege endişeli bir yüz ifadesiyle baktı dostu Ateş'e.
"Neyin var Ateş? Neden bu kadar dalgınsın!"
"Yok bir şeyim dostum. Her zaman ki ben işte yorgunum biraz."
"Seni tanıyorum. İnkâr etmeyi bırak da söyle bakalım canını sıkan şey ne?"
"Biliyorsun Ege." derin bir iç çekerek başını yere eğdi. Gözleri dolmuş, yüzü de kızarmıştı.
"Bu duruma bende çok üzülüyorum Ateş.. Bu soruna bir çözüm bulmalıyız."
"Ne yapmayı düşünüyorsun Ege? Ben böyle iyiyim." diyerek evine doğru yol aldı. Ege ise çaresizce ayrıldı oradan. Ateş eve varmış zili çalıyordu, annesinin hoşgeldin çağrısına cevap vererek odasına çekildi. Öylesine derin düşüncelere dalmıştı ki annesinin yemek teklifini bile geri çevirdi. Öyle derin idi ki içindeki duygular açlığını ve mide gurultusunu bile unutturmuştu. Bütün haftanın ve derslerin yorgunluğu yetmiyormuş gibi bir de Deniz'e olan duygular yüklenmişti liseli gencin bedenine. Daha lise yıllarında aşk acısı çeken bir genç olur muydu? Oluyordu işte. Hayatla erken sevişmiş, yürek yangınını tadıyordu zavallı Ateş. Deniz bütün bunlardan habersiz soğukkanlılığıyla devam ediyordu hayatına, bilse ne yapardı bilinmez ama.. Taş kalpli değildi o da. Belki karşılık bile verirdi. Ege çok merak etmişti dostunu. Dostu konuşmak istemese de sesini duymakta kararlıydı. Eline telefonu aldı ve aradı. Derin derin düşünürken, Ege'nin aramasıyla beraber irkildi Ateş. Öyle hayallere dalmıştı ki Deniz'in aradığını ummuştu. Telefonu aldı ve arayan Ege'ydi. Alay eder tavırla güldü kendi kendine. Açtı sonunda, konuşma başladı...