Yoongi uyuya kaldığı minderlerin üzerinden kalktığında yalnız olduğunu ve çoktan havanın karardığını fark etmişti. Ne kadar zamandır orada, o şekilde uyuduğunu bilmiyordu fakat Jimin'i görememek içine büyük bir endişe tohumu ekmişti.
Uzandığı yerden hızla doğrulup tutulan boynunu umursamadan kalktı ve kadını bıraktığı yer altındaki odanın kapısının önüne kadar geldi. İçerisi o kadar sessizdi ki, buraya dışarıdan gizlice giren biri olsa, evde kimsenin olmadığını rahatlıkla düşünebilirdi.
Merakı ona içeriye girmesini söylese de kadının yukarıda beklemesi konusunda tembihini hatırlayarak bundan vazgeçiyordu. Bu nedenle sessizce beklemeye devam etti. Ta ki kapı açılıp, kadın içeriden sersemlemiş şekilde çıkana kadar.
Yüzündeki şaşkın ifadeyle bakışlarını Yoongi'nin üzerinde gezdirdi. Ardından "Ruhları görebiliyor musun," diye sordu bazı şeyleri doğrulamak ister gibi.
"Bunun konumuzla ne alakası var?"
"Ruhlar," diye başladı. Ardından yutkunup bakışlarını Yoongi'nin gözlerine çevirerek devam etti. "Bana senden bahsettiler. Seçimi sen ve Jimin yapacakmışsınız."
Kaşlarını merakla çattı Yoongi. Ardından sert bir sesle "Ne seçimi," dedi. Kadının söylemekte çok zorlandığını fark edebiliyordu. En sonunda daha fazla kendini tutamayıp zorlukla "Yoongi," dedi ve hemen arkasından ağlamaya başladı. Yoongi kadının adını bilmesine fazlasıyla şaşırmıştı. Fakat onu daha çok şaşırtan şey kadının "Oğlum," diyerek onun yanına gelmeye çalışmasıydı.
Üzerine doğru gelen kadından geriye çekilerek kaçtı anında. Kadın ise yıllar sonra oğlunun ayaklarına kadar gelmesi ve bunu şu anda öğrenmesine kızıyordu içinden.
"Bunu nereden öğrendin," diye sordu Yoongi. Sesi o kadar soğuk ve mesafeliydi ki, kadının içi titremişti.
"Yani bunu buraya gelmeden önce biliyor muydun," diye sordu kadın. Fakat Yoongi bir cevap vermemişti. Bunun yerine "Söyle, bedel neymiş," dedi. "Duymak istiyorum." Kadın ne yapacağını, ne diyeceğini bilemiyordu. Yıllar sonra oğluna kavuşabilmenin sevincini bile yaşayamıyordu.
"İki yol sunuldu. Ya Jimin gerçek anlamda ölüp bedeni dünyaya teslim edilecek, ya da büyü hiç yapılmamış gibi Jimin eski yaşantısına kaldığı yerden devam ederken sen tamamen yok olacaksın. Sanki hiç doğmamışsın gibi. Fakat Jimin ölürse aynı zamanda sen, üzerindeki lanetten de kurtulacaksın." Sırf Jimin'in ölmesini istemesi için bu fikri aklına aşılamaya çalıştığını fark etmişti kadının. Ama böyle bir şeyi yapamayacağını biliyordu. Jimin onun gerçek anlamda tek dostuydu. Lanetsiz, aynı zamanda onsuz bir yaşantı sürmektense tamamen yok olmayı yeğlerdi.
"Yoongi," Arkasından ona seslenen ruhu işittiği anda hızla o tarafa döndü. Jimin, yüzünde en ufak bir şüphe kırıntısı dahi bulundurmadan "Benim ölmemi iste," dedi. "Ben yaşayacağım kadar yaşadım. Senin de yaşamaya hakkın var. Ayrıca bunca zaman sana yaptıklarımın bir cezası olarak ölmeyi göze alıyorum."
Yoongi kaşlarını çatarak "Saçmalama," diye atıldı. "Ceza ödeyecek bir şey yapmadın Jimin. Ben senin hayatını kurtarmak için gönderilmişsem, görevimi yerine getirmeye hazırım. Ben tamamen dünya üzerinden yok olduğumda sen nasıl olsa beni hatırlamayacaksın. Bu yüzden yok olmayı kabul ediyorum," dedi kadına doğru dönerken.
"Oğlum yapma! Yalvarırım..." Kadının timsah göz yaşlarını bir saniye olsun umursamamıştı. Onun alacağı sorumluluk da buydu. Yaptığı hatayı, oğluyla ödeyecekti. Bu bedelin karşılığında ruhlar ona dokunmayacağını ve affedeceğini söylemişti fakat oğlunun yok olmasını istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
❈The Puppet↠myg+pjm❈
Fanfic🌙Unutma! Hiçbir iyilik karşılık bekleyerek yapılmaz.🌙 Yayımlanma tarihi ↠15.05.2018 İthafen ↠ @Yoongi_Swag_Shuuya © Tüm hakları saklıdır