2 | OYUN

142 26 39
                                    

Arkadaşlar medyaya koyduğum şarkı muhteşem, mutlaka dinleyin. Azelya ve Baran'ı anlatan daha iyi bir şarkı var mı bilmiyorum. Bu arada görsel de Emir var. Keyifli okumalar :))

Ve bölümü şu an için en tatlı okuyucum olup, yorumlarıyla beni çok mutlu eden handetolgamertoglu'ya ithaf ettim. teşekkür ederim.


Doğduğu andan itibaren pek de başarılı olunamayan hayat mücadelesi sonlanana kadar kaç kere ölürdü bir insan. Bedeni delip geçtikten sonra ruha ulaşan her bir yara orada kapanması zor bir boşluk oluştururdu. Bedendeki kabuk bağlayan yaraların aksine kan revan içindeki ruh neredeyse iflah olmaz bir hal alırdı.

İnsan içerisinde olduğu çevreyi değiştirerek ya da bulunduğu ortamı bir daha dönmemek üzere terk ederek tıpkı bir yılanın kabuğundan soyulması gibi yepyeni bir görünüme sahip olabilirdi. Kabuk bağlayan tüm yaralar kapanır yine de ruh dikiş tutmazdı. Her seferinde en hassas yerlerinden patlamaya devam ederdi.

Her seferinde tekrar öldürürdü.

Ölmenin bu kadar kolay olduğu bir yaşama alanında yeniden doğmak ne kadar da zordu.

Belki de zor değildi ama giderek baktığı yeri daha fazla göremeyen insanoğlu yaşadığı her an her bir hücresinin yenilendiğinin farkında bile değildi. İçine saplanıp kalan onca karanlık duyguya, kendisini paramparça eden onca acıya rağmen kalp bile yirmi yıl sonra yenileniyordu. Demek ki sorun kesinlikle beyindeydi. Kendisini asla yenilemeyen beynin içindeki o saplantılı düşünce kalıpları olmalıydı kalp dâhil hiçbir organı rahat bırakmayan.

Kahvaltı masasını hazırlarken bir gözü sürekli Azelya'daydı Baran'ın. Televizyonun karşısındaki koltuğa sırtı Baran'a dönük şekilde oturmuş pür dikkat ekranı izliyordu. On yıl boyunca neleri kaçırdığını düşündü Baran. Şuurunu kaybetmiş bir şekilde on yıl boyunca yaşadığı eve getirildiğinde on iki yaşında olmalıydı.

Büyük ihtimalle 2008 yılında Nasa tarafından görüntülenen büyük fırtınadan haberi yoktu. Ya da 2015'te Galatasaray'ın 20. Kez Süper Lig'de şampiyon olduğundan da bihaberdi. Türk lirasının yeni simgesinden, doların ne kadar yükseldiğinden, çıkan son kitaplardan hiçbir şeyden haberi yoktu. Yüzde yüz olasılıkla facebook hesabı da yoktu.

Buz gibi bakan masmavi gözlerini Azelya'dan bir an bile ayırmadan içinden ezberini tekrar etti. "Acımak yok" ardından gözlerini kırpıştırıp önüne döndü. Umursamaz bir tavırla "Hadi gel, bir şeyler ye. Ardından da girip uzun bir banyo yaparsan iyi olur. Burnumu hissetmemeye başladım. Konuşmamız gereken şeyler var."

Azelya ağır hareketlerle yerinden doğrulup adım adım Baran'a yaklaşırken güneşli bir gökyüzü aydınlığındaki gözlerinin en derininde oluşan karanlığın içindeki kararlılığı görmeye çalıştı. Kesin ve netti. Kendisinin engebeli yollarda yürüyormuşçasına yalpalayan karalılığına benzemiyordu. Onunki kadar hırçın ve yerinde duramayan yaramaz bir çocuk gibi hareketli değildi. Daha asil ve sakin, kendinden emin bir haldeydi.

Azelya'nın kararlılığı küçük bir kız çocuğunun annesinin kanıyla buluşan gözyaşlarının içindeydi. On yıldır ucundaki ışığı bile göremediği zifiri karanlık bir tünelde ancak bu kadar ayakta tutabilmişti kararlılığını. Tüm düşüncelerinin zihnini terk ettiği beyninde viraneye dönüşmüş bir boşluk vardı. Yalpalamasına neden olan şey belki de bir türlü içini dolduramadığı, bedeninin her bir zerresine zulmeden o boşluktu.

Sandalyeye oturmasının ardından vücudunu yan çevirip yarım bir şekilde Baran'a döndükten sonra tüm hücrelerinin nefret kustuğunu belli edercesine bir bakış attı. Gözlerinin sulanmasına aldırmadan bir kez bile kırpmayıp ondan korkmadığını kanıtlamak istercesine baktı maviliklerine.

AZELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin