Şarkı: AURORA, Runaway.
O gece renkler pusuya yattı,
Fırça tuvale son darbesini attı,
Duvarlar ilk defa konuşmadı,
Sessizlik acıyı bir annenin bebeğine şefkati gibi sarmaladı.
Genç kızın renkleriyle kuşattığı tuvaldeki yüz, hayatındaki son darbeyi atacağı kişiydi.
Kader bile bu gerçeği kabullenmek istemedi.
*
Son darbeyi de attığımda gözümden bir damla yaş aktı. Son darbe acıydı, acının rengi ait olduğu yerdeydi ve şimdiyse renklerim benliğimi sömürüyordu.
Parmaklarımın ucu sızladı, gecemi gündüzüme kattığım bu yüz sonunda bitmişti. Bu yüz ansızın gelen acıydı, bu yüz benimle yaşıyordu, bu yüz artık ruhumun bir parçasıydı çünkü o aynı zamanda hayal gücümün izlerini taşıyordu. Sanki beni bana anlatan oydu. O, içinde onlarca sigarayı barındıran o küllükte gizliydi. O, bitmiş kahve artıklarının olduğu kupamda gizliydi. O, geceleri sessizce ağladığımda bile gözyaşlarımı silendi. Bir resim bunu nasıl yapabilirdi? Ben mi kafayı yemiştim, yoksa insanlardan soyutlana soyutlana bir resmi bile ciddiye alacak kadar bir sese mi ihtiyacım vardı?
Ela gözleri, düzgün burnu, vişne rengi dudakları ve siyah saçları... Onu tanımlayan buydu. Görünüş olarak mükemmel değildi veya bulunmaz bir Hint kumaşı. Peki bu resme bu kadar bağlanmamın sebebi neydi? Hayallerimde nefes alan bu insanın bir an gerçekten var olabileceği ihtimali aklıma geldi. Bu ihtimal kanımı dondurmaya yetecek cinstendi.
Elimdeki sigarayı sert bir şekilde küllüğe bastırırken ağzımdan çıkan ve havaya karışan dumanı izledim. Uzun siyah saçlarımı omuzlarımdan geriye ittirdim ve kafamı omzuma yatırdım.
5 Mart 2016
''Sizden bir kurgu tasarlamanızı, bu kurguda kendi karakterlerinizi yaratmanızı ve kendinizi en iyi şekilde ifade ederek bunları kağıda dökmenizi istiyorum.''
Edebiyat öğretmeninin sesi kulaklarımı doldururken sıkıntıyla iç geçirdim ve elimi kaldırdım.
''Kendimizi yazıyla ifade etmek zorunda mıyız?'' cılız bir sesle bu soruyu sorduğumda öğretmen ne demek istiyorsun bakışı atıyordu.
Sesimi daha iyi duyurmak adına öksürdüm ve ellerimi birleştirdim.
''Herkes kendini yazıyla ifade etmek zorunda mı? Bence herkesin kendini ifade ediş şekli farklıdır.''
Bu öğretmenin öğrencilere çok sert davrandığını biliyordum ve bu yüzden öğrencilerin çoğu bana yürek yemişim gibi bakıyordu. Bense onların bakışlarına aldırmayıp soruma vereceği cevabı bekliyordum.
Öğretmen alayla gülümsedi ve ''Müfredat böyle Leda Hanım, istersen sen yapma ödevi biliyorsun baraj ders. Sen bilirsin.''
Kinayesine aldırmadım ve inatla ''Beni yanlış anlıyorsunuz, demek istediğim şey her insanın kendini yazıyla ifade etmek zorunda olmadığıydı.''
''Otur yerine Leda. Herkes fikrini belirtseydi kimse burada işini yapamazdı. Biliyorsun değil mi?''
Göz devirirken yerime oturdum. Sınıfsa büyük ihtimal onlara göre saçma gelen hareketimi konuşuyorlardı.
O gece akşam öğretmenin dediklerini düşünürken hayatın bu olduğunu anlamıştım. Büyük balık küçük balığı yerdi. Küçük balığın hangi durumda olduğunun veya sözlerinin bir önemi yoktu.
O öğretmen istemeden de olsa bana yardım etmişti aslında. Sırf inatçılığım yüzünden kendimi resimle ifade etmeyi denemiştim, resim çizmeyi oldum olası zaten seviyordum. Benim kendimi ifade ediş şeklim resimdi. Hep çizerken çizdiklerimi kurgulaştırırdım, öylece çizmezdim. Kimi zaman hayal gücümdeki şeyi kağıda dökemezdim ama onu bile kurgulaştırırdım. Her insanın kendini ifade ediş şekli nasıl farklıysa; her insanın kendini motive ediş şekli de farklıydı aynı zamanda.
Çizdim. O gün sadece çizmem gerekiyordu sanki. İçimde bir sıkıntı vardı, kendimi ifade edemeyişimin sıkıntısı. Çizmiştim ama her zamanki yaptığımı bu sefer yapamamıştım, çizdiğim resmi bu sefer kurgulaştıramamıştım. Belki de nefretle yaptığım ilk resimdi bu. Resimdeki kişi ister, istemez benim nefretim olmuştu. Bu nefret neyeydi? Bilmiyordum. Bu nefret kimeydi? Bilmiyordum ama o resmi o gün bitirememiştim. O resim hep yarım kalmıştı. Karşımdaki yüz tamamlanmak için benden bir hamle bekliyordu ama onu tamamlamak istemeyen bir yanım vardı. Sanki bu resim benim çaresizliğimdi. Sanki bu yüz benim çaresizliğimdi.
Ve sanki bu tamamlanmayan surat benim yarım kalışımın bir eseriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Teen FictionParmaklarımın ucuna hapsolan renkler adeta bana savaş açmıştı. Yarım kalan bir resmi ruhum himayesi altına almıştı. Bir an düşündüm, Hayallerime sığdıramadığım bu adam bir yerlerde nefes alıyor olabilir miydi? Veya fark etmeksizin aynı sokaktan...