Keyifli okumalar :)) Arkadaşlar bu arada bölümün ithafını xoznrx için yapıyorum. Azelya'yı ilk yazmaya başladığımda da buradaydı. Şimdi de burada. İnatla benimle birlikte burada olduğu için çok teşekkür ederim.. Bu arada medya da gif var, umarım açılıyordur.
"Şiddetle başlayan aşklar, şiddetle son bulurlar. Ölümleri olur zaferleri, öpüşürken yok olan ateşle barut gibi..."
Baran henüz uyanmamış hemen yanındaki kanepenin üzerinde iki büklüm olmuş şekilde yatıyordu. Azelya ise Baran'ın kitaplığının dibine bağdaş kurarak oturmuş sırtını da kitaplığa yaslamış, elinde tuttuğu kitabın altı çizili cümlelerinin altında yatan Baran'ı görmeye çalışıyordu. Bir insanın kuytu köşelerinde sakladığı tüm düşünceleri ve duyguları belki de okuduğu kitaplardaki altı çizili satırların aralarında gizliydi.
"Ne yapıyorsun sen orada?" Baran uykudan henüz uyanmış olmanın verdiği huysuzlukla kıpırdanmış, Azelya'ya arkasını dönüp sol bacağını kanepenin tepesine atmıştı. Anlaşılan hala uyumaya niyetliydi. "Hiç" dedi Azelya. Şu ana kadar yapabildiği en iyi şeyi yapmaya devam ediyordu. Hiçbir şey yapmıyordu. Bundan önceki on yıl boyunca yaptığı gibi sadece oturmuş kitap okuyor, satır aralarında ki kendisinin asla yapamayacağı şeyleri yapan insanlarda hayat buluyor, kendisini o karakterlerin yerine koyup hayalinde onlarla yer deştiriyordu.
"Neden bu kitabı okuyorsun?" bu kez soru Azelya'dan gelmişti. "Tiyatro okumayı sever misin? Ben pek anlamıyorum." Dedi. Baran'ın uyumadığının, kendisini dinlediğinin farkındaydı. Baran önce sol bacağını indirip ardından da tüm vücudu ile doğrularak ayağa kalktı. Azelya'nın yanına ulaştıktan sonra elindeki kitabı alıp yerine koydu. "Anlamadığına şaşırmadım." Derken kolundan tutmuş onu mutfağa sürüklüyordu. "Sana kitabın konusunu anlatacağım. Söz veriyorum." Diye fısıldadı ona doğru eğilirken. Sanki çok büyük bir sır veriyor gibiydi. "Ama bir şartla" diye aniden başını uzaklaştırıp yüzüne o alaycı sırıtışlarından birini yerleştirdi. "Bize harika bir kahvaltı hazırlarsan" derken çoktan banyonun yolunu tutmuştu. İçeriye girmeden hemen önce de "Bu bir emirdir" diye eklemeyi ihmal etmemişti.
Azelya önce ne yapacağını bilemez bir halde Baran'ın banyo kapısından girişini izledi. Ardından mutfakla iç içe olan salonda gezdirdi gözlerini. Kısa bir tereddüdün ardından toplamak için Baran'ın yatağına yöneldi. Henüz tam olarak yaz gelmemesine rağmen üzerine örttüğü ince örtüyü alıp özenle katladı. Çarşafını ve yastığını da alıp hepsini birlikte yatak odasındaki dolabın üst gözüne bıraktı. Sonra da koşar adım gidip Baran banyodan çıkmadan hazırlaması gereken kahvaltıya odaklandı. Ne yapması gerekiyordu? Daha önce hiç kahvaltı hazırlamamış biri olmanın sancısını üzerinden atmaya çalışırken buzdolabının kapağını açtı. Kapağından iki tane yumurta alıp tezgahın üzerine bıraktı. Biraz daha süzdükten sonra buzdolabının içini en üst rafındaki sucuğu gördü. Pekala, sucuklu omlet yapabilirdi. Bir kere annesini yaparken görmüştü. Sucuğu da yumurtaların yanına bırakırken annesine ait hiçbir hatırayı silemediği hafızası taşıması çok ağır bir yük gibi geldi kendisine. Keşke çıkarıp bir kenara koyabilseydi.
Düşüncelerinden sıyrılıp tekrar yaptığı işe odaklandığında yumurta için bir tava aramaya başlamıştı. O arada da çayın suyunu koymuştu. Yumurta yapmak için büyük sayılabilecek bir kızartma tavası bulduğunda hiç vakit kaybetmeden yumurtaları ufak bir kaseye koyup çırpmaya başladı. Sucukları da ufak parçalara ayırıp ikisini de ateşin üzerine pişmeye bıraktı. Dolaptan kahvaltılıkları çıkarıp masanın üzerine indirdikten sonra masanın üzerine çıkardığı domatesleri kesmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZELYA
ActionYağan yağmur bedenimin ve ruhumun her zerresine nüfuz ederken nefesim kesilircesine koşmaya devam ettim. Koştukça beni yutan, içine hapseden bir karanlığın içine çekiliyordum. Çekildiğim bu karanlığın içinde beni aydınlatan bir çift okyanus gördüğüm...