İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir...
*Sigmund FreudBütün ev halkı uyuduğu zaman parmak uçlarıma basa basa abimin odasına daldım, komodinin üzerine özensizce bırakılmış dizüstü bilgisayarı alarak gizlice odama götürdüm. Bilgisayarın sesi abime gitmesin diye odamın kapısını bir güzel kapattım. İki gün önce gece telefonla bizim mahalledeki oğlanlarla mesajlaşırken yakalanmıştım. Gözlerimi kapatarak uyumuş numarası yapsamda yememişti amip. Telefonu geceliğimin içine atarak saklamıştım. Eee bizim gerizekkalı Burak da bok varmış gibi art arda mesajlar atmaya başlamıştı. "Aşkım, bebeğim, orda mısın, orda mısın diyorum?" vs... Burak salak ben ondan daha da salak. Telefonun ekranını göbeğimle kapatacağıma, ekran tam abime doğru dönükmüş meğersem. Gelen mesajlar yüzünden hoop göbeğim ışıklar saçmaya başlamıştı. Ve kötü son abim telefonumu eline alarak "Bu saate ne yapıyorsun lan?" diye hönkürmüştü, telefonumu havaya kaldırarak. Ve babama bir sene yalvararak aldırdığım, hatta üzerine anneme -o telefonu bana alın, bütün ev işlerimi vallahi de billahi de ben yapacağım dediğim- Dedim evet de. Ev işleri konusuna girmek istemiyorum. Nerde kalmıştım? Heh! Sonra bin bir emekle aldırdığım telefonum abimin ellerinde paramparça olmuştu...
İçim cız etmedi değil yani. Tarlası yanmış köylü gibi sabaha kadar ağladım be. Bugün ve diğer günler abimden intikam günüdür.
Bilgisayarın ekran parlaklığını azalttım ve kapının camına ekran parlaklığı yansımasın diye bilgisayarı kapının tam tersi istikametine doğru çevirdim. İlk önce geçmişe bir girerek şöyle bir kurcaladım. Elime geçebilecek bir koz var mı diye. Geçmişi silmiş amip! İsmini bir türlü telaffuz edemediğim arkadaş sitesine ellerim titreye titreye girdim. Bir yandan da kapıyı gözlüyordum. Gelen kutumu görünce sevinçten ellerimi çırptım. Az sonra abimin aniden odaya dalmasından korkarak sessizce bir süre bekledim. Gelen kutusundaki mesajı ellerim titreye titreye açtım.
Gelen mesaj aynen şöyleydi:
"Merhabalar, ben Mert Demir. Gerçi saçma bir giriş oldu ama üstte adım ve soyadım yazıyor:)"
"Merhaba Mert. Memnun oldum, Çiğsel ben. Çiğsel. Değişik bir adım var ama hemen açıklayayım nedenini. Şey annem çiğ ve seli birleştirip yeni bir isim türetmiş. Yan yana gelince pek anlamsız duruyor ama."
Evet, bir ilişki de başlamadan bitecekti sanırsam. Bu nasıl bir saçmalamaktır yahu? Sanki çocuk adımın anlamını sordu he. Oldu olası sabıka kaydımı da göndereyim Mert'e. Yıllardır kocasız kalmış aç kurt gibiyim vallahi. Yazıyor... Heyecandan küçük dilimi yutacaktım nerdeyse.
"Bence harika bir isminiz var. Daha önce hiç rastlamadım doğrusu.Yarın saat 20.00 de mahallenin başındaki inşaatta buluşalım mı?"
İnşaat nedir yahu? Deli mi bu çocuk. Fayans mı yapıcaz, beton mu dökücez, duvar mı örücez...İlk sevgilimle, buluşa buluşa inşaatta mı buluşacaktım, reva mı bu bana ya? Mert Demir; bütün mahallenin oynaklarının peşinde koştuğu, kaslı, uzun boylu, oldukça da gizemli ve maço bir çocuğu kaçırmaya hiçte niyetim yoktu! İnşaat falan belki klişe şeylerden sıkılmıştır. Olamaz mı olabilir yani?
"Orda mısın? Çiğsel?"
"Burdayım, burdayım."
"Eee gelecek misin?"
"Neden inşaatta buluşuyoruz? Pastaneler, parklar, alışveriş merkezleri dururken?"
"Sen hep böyle çok mu soru sorarsın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PARANOYAK (BİTTİ)
Ficción General"Aslında bakarsan etrafındaki çoğu insan kimsesiz ve terk edilmiş. Sen her ilkbaharda çiçeklerle bezenen ağaçların, her sonbaharda acımasızca terk edilmediğini mi sanıyorsun? İnsanoğlu bile o çok sevdiği fani dünyayı terk edecek, bu dünyaya alışman...