İlk defa kendi başıma uyandım. Evet ben de çok şaşırdım. Beynim alıştı herhalde ya. Her sabah aynı saatte kalkınca. Okul başlayalı 1 hafta olmuştu. 11. sınıf olmanın zorluklarını aşmaya çalışıyorduk hepimiz. Zordu ya. Dersler zaten ayrı bir dertti. Odamı izliyordum mal gibi. Annem bağırmasa bir saat boyunca odanın ölçüsünü bile alabilirdim. Kalktım banyoya koşarken yerde kayıp düştüm. Popomun üstüne hem de. Ayağıma mı popoma mı üzülsem bilemedim. Reyhan Teyze hemen yukarı çıktı. Ardından Nazım Amca. Reyhan Teyze hemen ayağımı kontrol etmeye başladı. Kendisi sağlık konusunda çok bilgilidir. Nazım Amcayla birlikte beni yatağa taşıdılar. Ayağım cidden çok ağrımaya başlamıştı. Sonra uyudum. Ya da bayıldım bilmiyorum. Uyandığımda saat akşamın 7’si olmuştu. Ne? 7 mi? Ohaaa. Tam yataktan fırlayacaktım ki içeri annem girdi.
“Napıyorsun sen!” dedi.
“Yataktan kalkmaya çalışıyorum sanırım” dedim bacağımı oynatmaya çalıştım ama canım çok yandı inledim.
“Kıpırdama artık dur biraz” dedi yanıma yaklaştı bacağımı daha iyi bir pozisyona getirdi. Yüzüme baktı. Eğilip alnımdan öptü. İç çekti. Ben uyurken nolmuştu bunlara ya? Kötü bir şey olmasın lütfen lütfen.
“Noldu?” dedim. Önüne dündü.
“Uyumaya çalışıyordum senin telefonun çaldı. Uyuyamadım sonra. Biraz uykusuzum o kadar” dedi. Cebinden telefonumu çıkardı.
“Çalmasın diye sessize almıştım. Yağmur geldi, seni uyandırmak istemedi” dedi. Anneme teşekkür ettiğimi söyleyip telefonumun tuş kilidini açtım. O ne? Oha! 78 cevapsız arama mı? Yuh! Tam kimlerin aradığına bakmak için şifremi giriyordum ki telefonum çaldı. Bilmediğim bir numaraydı. Genellikle açmazdım ama bunun önemli olacağını düşündüm ve açtım. Telefonu açmamla yere düşürmem bir oldu. Telefondaki şahıs öyle bir bağırmıştı ki korkmuştum. Telefonumu geri yerden aldım. Kulağıma götürdüm. Hala bağırıyordu. Telefonumla kulağım arasında neredeyse 2 metre vardı ama duyabiliyordum.
“ADAAAA”
“Bağırmadan konuşursan anlaşabiliriz” dedim.
Telefonda ki ses ofladı. “Neredeydin sen? Bütün gün seni aramaktan beynim felç oldu. Çabuk aşağı in 5 dakikaya ordayım” dedi ve yüzüme kapattı. 2-3 dakika telefon ekranına bakakaldım. Aklım yerine geldiğindeyse telefonum çaldı. Açtım.
“Nerdesin lan?”
“Öncelikle konuşmama izin ver,” daha o cevap veremeden ben devam ettim. “Şuan ayağa kalkamam. Ayağımı burktum ve canım acıyor. Sen kimsin de evimi telefon numaramı falan biliyorsun?”dedim.
“Ben Deniz”
Duyduklarımın gerçek olmadığını herhalde ben de biliyorum. Ama gerçekti işte. Bay soğuk benim evimin önünde, benimle telefonla konuşacaktı öyle mi? Bunu 4 saniye önceye kadar söyleselerdi hayatta inanmazdım. Yatağımın yanında pencere olduğu için dışarı bakabilmem çok zor olmadı. Dışarı baktım. Bahçenin önünde kırmızı bir Porsche vardı. Merdivenlerin başındaysa bir çocuk. Şuan onun burada olduğu için sevindiğime inanamıyorum! Hayır. Sevmiyorum onu. Kim sever allsen onu ya? Soğukluk akıyor yüzünden. Telefonumu kulağıma yaklaştırdım.
“Merdivenlerdeki sen misin?”
“EVEEET!” yine bağırmıştı. Telefonu kapattım. Bacağımı uzattım. Eskisi kadar acımıyordu. Yürüyebileceğimi düşündüm. Reyhan Teyze’yi çağırabilirdim ama boşuna zahmet etmesine gerek yoktu. Annem de uyumuştur kesin. Yavaş yavaş aşağı inmeye çalıştım. Merdivenlerin sonuna geldiğimde telefonum çaldı, açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi'm.
Romance17 yaşında bir genç kız... 17 yaşında bir genç çocuk... İki zengin şahıs, Fakir bir aşk.