Multimedia; Bölüm şarkısı.
Gözlerimi aralayıp ovuşturdum. Etrafa bakınca hala Karan'ların evinde olduğumuzu anlayıp sağa sola bakındım. Herkes uyumuştu hem de mışıl mışıl. Buse, Buğra'nın dizinde uyuyakalmıştı. Buğra'nın da eli Buse'nin saçındaydı. Bir miktar şaşırdım, biz en son böyle değildik. Almira ve Egehan her zaman ki gibi ortada yoktu. Berfu' da Murat'ın omzuna kafasını koymuş uyuyordu. Bi ben mi yalnız uyudum?
Karan da karşı koltuğa sıkışmış elini yanağının altına yerleştirmiş kendinin fark etmeyeceği bir güzellikte uyuyordu. Bu güzel tabloyu ölümsüzleştirerek resmini çektim. Sonra usulca fazla ses çıkarmamaya çalışarak yanına gittim. Biraz korkarak biraz da sapık gibi göründüğüm için utanarak seyretmeye başladım. Sert bir görünüşü vardı, kaşları kuaförden çıkmışçasına güzeldi ayrıca yüzüne tam oturuyordu, gözleri biraz iri badem şeklindeydi ve güzel kirpikleri onları gölgeliyordu, alt dudağı üst dudağından biraz daha geniş ve dolgundu, çenesinin sol kısmında kimsenin kolay kolay fark edemeyeceği silik bir beni vardı. Yüzü bir erkeğe göre fazla pürüzsüz olduğu için gergindi, kaşları çatık ve dudağı büzüşmüş olduğundan bana göre çok sevimliydi şu an. İstem dışı elim yanağına gitti değdirmeden sanki değiyormuşçasına elimi gezdirdim yüzünde.
"Dokunabilirsin."
Elimi hemen yüzünden çektim, yanaklarıma kan pompalanırken ellerimi yanağıma koydum. Sırıtırken, gözleri hala kapalıydı. Ne ara uyanmıştı da ben fark etmemiştim?
"Yüzünde bir şey vardı da onu savuşturuyordum." diyiverdim hemencecik.
"Nasıl bir şeyse son 20 dakikadır savuşturamadın." hala gülümsemesi yüzündeydi ve utançtan yerin dibine giriyordum. Resmen sapık gibi izlemiştim, o da bunu biliyordu.
"Şey ya ben kovma-" kolumdan tutup üstüne çekti. Fazla yakındık kalbim maraton koşuyordu resmen. Gözlerini açtı, burunlarımız çarpışıyordu.
"Sus da uyu, küçük." hemen kaşlarımı çattım. "Nerem küçük benim be?!"
"Çingene uyanmış, Allah kahretsin!" Murat'ın bağırışına gülümsedim. Çingene denmesine alışıyordum sanırım. Karan'ın gözleri gülümsememe takıldı. Hemen gülümsemeyi kesip kendimi çektim.
"Çocuk demek yerine küçüğü tercih ettim." Tekrar kaşlarımı çattım. Ağzımı açtığım sırada Murat elini havaya kaldırdı "Sus Çingene, bizimki de kafa."
"Ulan omzum ağrıdı Berfu, bizimki kafa da seninki beton galiba." Berfu da kafasını kaldırıp Murat'a göz devirdi. Ardından hemen telefonunu çıkarıp Buse'nin resmini çekti.
"Bunlar bana bir yıl şantajla gelen güzellik olarak geri döner Gece'm. Ne öyle şaşkın şaşkın bakıyorsun?"
Kalkıp Buse'yi dürttüm. Artık kalksın canım yeter yahu. Buğra da kalkıp gözlerini ovuşturdu. Şu an herkes uyanmıştı şükür ki.
"Bizim turş- Ay Almiş nerede?" dedi gözlerini ovalayan Buse.
"Egehanladırlar."
"Bacımızı dağa kaldırmışlar Maho! Tezden pompalıyı getiresen!" diyerek merdivenleri üçer beşer çıkan Berfu'ya kıkırdadım. Buse zılgıt çekerek peşine giderken, Murat ve Buğra da ağır ağır peşlerinden merdivenleri çıktı. Adım attığım anda yalpalanıp kendimi yine Karan'ın üzerinde bulmam bir oldu. "Biz uyusak ya?" dediğinde gözlerim büyüse de o tek koltukta genişçe yayılarak kolunu belime doladı.
"Ben kalksaydım, sen daha rahat uyurdun?"
"Susarsan rahatım zaten."
Gülümseyerek kafamı boynuna koyduğumda zılgıt sesleri aşağıya indi ve Berfu bu kez de "Maho bu bacımızı da dağa kaldırmışlar!" diye bağırdı. Arkamdan tekme atmasıyla ben yere düşerken Karan da şaşkınlıkla ayağa kalktı. Murat arkadan Berfu'nun belini tutup kaldırdığında hâlâ çırpınıyordu. "Bırak o ar namus düşmanını da tekmeleyeceğim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Platonik #Watty2016
Teen FictionYaklaşık iki yıldır sevdiğiniz çocuğu uzaktan izlerken, arkadaş grubunuzun onun çantasına attığı bir mektup ile kendinizi birden onun karşısında bulsanız ne hissedersiniz? Ve o çocuk sizden mektuptaki kişiyi bulmak için yardım istiyorsa, sanırım ben...