Okulun son günüydü bugün, tatile girecektik. İki gün kafamı dinlemem için yeterli olabilirdi. Hafta içinde kızların kötü kötü bakışlarına madur kalmak beraberinde arkamdan konuşan bir dünya insana lanet etmemle geçmişti. Ne vardı yani yolda beni görüp almasının anlamıyorum. Binnur'un demesine göre tek sıkıntının mavilerden çıkmadığını ben burada bir yabancı olduğum ve göze ilk günden battığım için sevilmediğimi söyledi. Neden beni yabancı olarak görmüşlerdi? Neden tanımadan yargılamışlardı hiç bir fikrim yok.
Hafta boyunca sadece ilk iki gün gördüğüm güzellik diğer üç gün gözlerimin radarından çıkmış, hiç bir yerde görünmüyordu.
Zil çalmasıyla sınıfa doğru gidiyorduk kafama aldığım ağır darbeyle yere düştüğümü hatırlıyorum. Hastanede gözlerimi açtığımda bana dikkatli bir şekilde bakan mavileri gördüğüm de şaşkınlıkla yerimden kalkmaya çalıştım. Beni tutup geriye doğru yatırdı. Kimse yoktu bizden başka. Yanımda ne işi vardı? Başımı tuttuğun da şaşkın şaşkın ona bakıyordum. Hiç sesim çıkmıyor ne olduğunu soramıyordum. Bana doğru yaklaşmaya başladığında gözlerim daha da açılmıştı. Ne oluyordu neden konuşamıyordum. Yumuşacık olduğu gibi sıcacık dudakları alnıma değmişti. Değdiğinle kalmamış orada kalmıştı. Kokumu içine çektiği anda onu itmeye çalıştım. Bana inat gibi daha da içine çekmişti kokumu. İster istemez gelen kokusu sakinleştirir gibi uysallaştırdı ve ne yapılacağı konusu hakkında bilgi sahibi değildim. Sustum. Beni sakinleştirmesine izin verdim. Dudaklarını alnımdan çektiği anda büyü bozulmuş, başıma vuran ağrıyla inlemeye başlamıştım. Beni anlamış olacak ki elini alnımdaki şişliğin üzerine bıraktı. O an geçtiğini hissetiğim acıyla ona bakıyordum. Eli kanıyordu. Yavaşla dudaklarımı araladım "Elin..." cümlemi bitirmeme izin vermeden "İyi misin?" dedi. Ne olmuştu ne yaşanmıştı hiç bir fikrim yoktu. Eli hala alımdaydı. Canım yanmıyordu. "İyiyim ama..." ikinci kez lafımı kesip diğer elinle ağzımı kapattı. "Kendine gel öyle konuşalım. Ben iyiyim sadece ufak bir sıyrık." konuşmasıyla karnımın içinde birşeyler kıpırdarmış gibi hatta uçuyormuşum gibi bir his olmuştu. Gözlerimi kapatıp neler olduğunu düşünmeye başladım okulda kafamı bir yere vurmuştum. Sonra bayılmış olmam gerek hastaneye geldik. Ama neden yanımda o vardı. İşin garibi de yanımda olmasından rahatsız değil aksine onu yanımda istiyordum. Kokusu bütün odaya yayılmış onun huzurunla uykuya kapattım gözlerimi.
İkinci kez gözlerimi açtığımda yanımda onun olmasını beklerken annem ve abim vardı. Kokusu gitmişti. Ellerini çektiği başım delicesine ağrıyordu. "Ne oldu bana?" dedim başımın ağrıması ağzıma vurmuş konuşmamı engellerken. "Birşeyin yok kızım başını kapıya vurmuş bayılmışsın, iyisin ama biraz daha burada müşade altında kalacakmışsın." dedi ağlamaktan kırmızı olmuş gözleriyle. Benim yüzümden annemin ağlamasından nefret ediyordum. "Ben iyiyim annem neden bu kadar ağladın sen?" dedim kalkıp ona sarılmak istercesine. "Bilmiyor musun kızım annenin sulu göz olduğunu." dedi annemi alaya alarak. Hepimizin suratını kaplayan masum gülücüğün ardından içeriye doktor girdi. Yeşil gözlü orta boylu biraz toplu ama yaşını göstermeyen bir bey girdiğinde hepimiz ona doğru döndük oda gülümsemesiyle bize eşlik ederek "Muhteşem görünüyorsunuz, küçük hanım bugün istenmeyen birşeyler olmuş sanırım başına ufak ama can yakıcı bir darbe almışsın senin biraz dinlenmeye ihtiyacın var ve sonra evine gidebilirsin geçmiş olsun. Hastayı biraz yanlız bırakırsanız ihtiyacı olan enerjiyi uykusuyla alacaktır." dedi ve bizimkiler beni alnımdan öpüp oradan çıktılar. Onlar gitmişti ama ben hala dinlenememiştim. Birşeyler aklımda yerine yerleşmemişti. Bir yerlerde boşluk olduğunu biliyordum fakat bir türlü o boşluğun nerede olduğunu, nereden ibaret olduğunu bulamıyordum. Merak ettiklerimi, merak ettiğim kişiye sormam gerektiğini biliyordum...
Gözlerimi tekrar açtığım da bir evdeydim. Burasının neresi olduğunu bilmiyordum. Ayağa kalkmaya çalıştığım da ayaklarımın zincirle kilitli olduğunu gördüm. O panikle çığlık attım. Duvarlar da "Ait olduğun yer, benim yanım!." yazıyordu. Deli gibi bağırıyorum. Kimse duymuyor. Ayaklarımı sıkan zincir gittikçe daha çok canımı yakıyor, başıma vuran ağrı da ona eşlik edercesine bıçak saplanır gibi ağrıyordu. Gözlerimden akan yaşların yenisi ardı ardına geliyordu. Ayaklarımın bağlı olduğu ipin ucuna baktığım da bir kağıt onu okumamı istercesine ipe baskı yapıyordu. Gözlerimi silip dikkatlice kağıdı alıp okumaya başladım..
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN GÖLGESİ
Teen FictionKör bir insana gökyüzünü sormak kadar saçma seven bir insana karanlığın ne olduğunu anlatmak... Çok küçük yaşta tanıdığım adamın benimle büyümesini, ellerinin ellerimin üzerinde anlam kazanmasını sevmiştim. Başarmanın, azmin, hırsın ne demek olduğun...