1 ~ Aşkın Büyüsü

609 16 6
                                    

Her gün olduğu gibi o sabah da erkenden penceremin başına geçtim. Kısa süre sonra bahçe kapısının büyük bir gıcırtıyla açıldığını duydum ve yüzümü istem dışı bir gülümseme kapladı.

Hans benim diğer yarım, kalbimin sahibi, bugünüm, geleceğim, var oluş nedenim, her şeyim... Tarifi yok aslında duygularımın, ancak kısaca sade bir dille özetlemeye çalışırsak bu kelimeler ona beslediğim hisleri aşağı yukarı karşılıyor sanırım. Her zaman dilden dile dolaşan, ağızlarda sakız olmuş aşk hikayelerinin hepsi bir kenara, Hans'ın aşkı benim için öyle yüce ki tüm aşklar bizim yanımızda pek bir sönük, pek bir sade kalır sanki.

Aşkın sonsuzluğuna inananlardanım...

Hans penceremin kenarına yaklaştı, eliyle bir buse gönderdi bana. Ardından güneşin keskin ışıklarının bir etkisi olmalı ki hızla eliyle suratını örttü. Gülümsemekten başka bir şey yapamıyorum. Deli aşıklar başka ne yapar ki zaten?

Sene 1800'ler... Avrupa'nın göbeğinde ihtişamlı bir konakta yaşamaktayız. Babam şehrin ileri gelenlerindendir, şapka çıkartılan önünde eğilinen... O cinsten. İnsanlara göre babam kendinden ödün vermeyen, daima emin adımlarla yürüyen, güç sahibi birisi... Bana göre ise dünyanın en iyi insanı ve en iyi babası. Başka bir şey bilmiyorum.

Hans, kralın meclis yöneticisi kont Robert'in en küçük oğlu. Onun soyunda, konumunda, asaletinde asla gözüm yok ama bu yönden övünmüyor da değilim. Çok küçük yaşta birbirini bulan iki şanslı aşıktan ibaretiz... Başka ne denir?

O sabah da birlikte başladık güne ve kalplerimizdeki tek dilek günü birlikte sonlandırmaktı. Ama öyle olmadı..

Uzun süre hiç görüşmemişiz gibi hasret giderdik biraz, sonra akşam buluşmak üzere vedalaştık birbirimizle. Akşam mı? Akşamdan hiç bahsetmedim değil mi?

O akşam Hans'ın kız kardeşi Doreen evleniyordu ve göz kamaştıran bir nikah töreni tertip edilmişti. Duyumlarıma göre bu organizasyonda yok yok diyebilirim. Söz konusu asil bir ailenin biricik kızıysa en az bir hafta tüm şehirde, her kasabada yer gök inler, şenliklerin ardı arkası kesilmez. Açlar doyar, boş cepler dolar, yastakiler sevinir... Böyle düğünler şehirde bir huzur havası yaratır ki bu da her seferinde beni ziyadesiyle mutlu eder. İşte bu sefer de Hans'ın güzeller güzeli kardeşi  (benden güzel olmasın) bu coşkuya vesile oluyor. Ne mutlu ona...

Biz de ailecek törene konuk olan asillerdeniz. Hatta Hans ilk davetiyenin bize geldiğini söylüyor fakat bundan emin değilim. Biz haberdar olana kadar ulaklar çoktan bir sürü kişiye bu güzel haberi duyurmuştur bence.

Bense bir katkım olsun, bu güzel törene bir yardımım dokunsun diye törende piyano çalmayı teklif ettim ve Hans'ın ailesi hiç düşünmeden bu teklifi kabul ettiler. Öyle ki tüm şehir çok güzel piyano çaldığımı bilir, insanın ruhunu okşadığımı, yüreklere hitap ettiğimi söylerler. Gerçekten de güzel çaldığımı inkar edemem. Küçük yaştan beri bunun için eğitildim. Bir asilin kızına bu tür şeyler yakışırmış, annem öyle söyler hep.

Bu arada konuştum konuştum ama kendimi tanıtmayı unuttum. Heyecandan olsa gerek. Ben bahsettiğim ailenin tek kızı Lena Brust. Güzel yüzlü genç bir leydi olarak anılırım köşe bucakta. Hayatım da bu anlattıklarımdan ibaret...

***

Akşam geldi çattı, gecenin karanlık örtüsü birkez daha örttü güneşimizi. Güle oynaya atlılarımızla kutlama salonuna doğru yola koyulduk. Sürekli etrafıma nedensiz gülücükler saçıyorum, sanki gelin kızı benmişim gibi. Oysa ne o gece yaşanacaklardan haberim var, ne dökülecek kanlardan, ne de değişecek olan hayatımdan...

Rüzgarın SesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin