Saatlerce oturduğum masanın başında genleşirken bana hiç de uygun olmayan bu mesleği neden seçtiğimi sanırım yaklaşık bininci kez sorguluyordum.
Gazeteci olmaktan daha zor bir şey varsa bence o yeteneksiz, en uzun çalışabildiği ajansta 3 ay kalan, işinden nefret eden benim yani Effy Turner'ın gazeteci olmasıydı.
Yanlış yaptığım en büyük seçimimin yani mesleğimin bana yaşattığı boyun ağrısıyla kafamı iki yana çevirip gevşemeye çalıştım.
Bugünlük bu kadar heykel gibi oturmak kafi diye düşündüm ve masanın üzerinde duran çantamı kavradım. Kapıya doğru yürüdüğümde benim durduran şey karşı masamda oturan Destiny'di.
"Hey! Nereye?"
Yüzümü buruştururken gerçekçi olmasını umarak kıvrandım."Üzgünüm Destiny, eğer Simon sorarsa ona karnımın çok ağrıdığını söylersin."dediğimde bana göz devirmekle yetindi.
Bunu çok sık yapıyordum ve beni ne zaman ispiyonlayacağını inanın ben de merak ediyorum.
Destiny'nin parmakları klavye üzerinde gezinmeye başladığında ben çoktan dışarı çıkmıştım. En azından birimizin bir şeyler yazabilmesi güzel diye düşündüm.
Simon'ın ofisinin önünden geçmeden önce eğildim. Şu yarı saydam camlar her seferinde işimi zorlaştırıyordu.
Belimi büküp hızlı adımlarla ofisin önünden geçmeye çalışırken çarptığım beden afallamama neden oldu.İşaret parmağımı dudaklarıma götürüp yavaşça kafamı kaldırırken çarptığım kişi görmem karşısında sadece yutkundum.
"Hey Effy, nereye?"
Çabucak bedenimi dikleştirip yüzüme en gerçekçi olduğuna inandığım gülümsemeyi yerleştirdim.
"Ah, sadece kahve alacaktım Simon."dedim ve gülüşümü genişlettim.
"Sen de ister misin?"
Bana göz devirdiğinde çevremdeki insanların bunu bana çok sık yaptığını farkedip lanet okudum.
"Kahve almaya sürünerek gitmek yeni hobin mi?"
Sağ elimle saçlarımı düzeltirken bozulduğumu belli etmemeye çalıştım.
Pekala, belki neden sadece karnım ağrıyor demiyorsun diye düşünüyor olabilirsiniz. Fakat bir sorun var. Karnımın ayda yalnızca iki kere ağrıma hakkı vardı ve ben bu sayıyı çoktan geçmiştim.
"Seninle konuşmamız lazım Elizabeth."dediğinde kafamı duvarlara vurmak istedim.
Bana Elizabeth diye seslenmesinden de onla konuşma fikrinden de korkuyordum çünkü birincisi tam adımı söylemesi kızgın olduğunu gösterirdi. İkincisiyse patronlarımla yaptığım tüm konuşmaların bitiminde kendimi işsiz olarak buluyordum.
Hafifçe boğazımı temizledim.
"Pekala."dedim hala kibar kalmaya çalışarak.Tanrım, lanet olası ülkede yazacak hiçbir şey bulamıyordum.
Bu benim başarısızlığım değil tamam mı? Yalnızca ülkemiz mükemmel yönetiliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afterlife // hs
FanfictionSeni kuvvetle çeken bir şeyden uzaklaşmaya çalışırsan, etrafında dönmeye başlarsın.