Bir yerden bir yere gitmek ne zormuş heleki Antalyadan Istanbula gitmek. Ilk başlarda zor gelmez sanırdım hemen giderim oraya yerleşirim sanmıstım ancak hicte öyle değilmiş. Uçağa bindiğim anda anılarım sızlamaya başladı. O an uçak dursa kesin vazveçerdim gitmekten velhasıl durmaya tenezzül bile etmedi
bizim uçan gemi. Neden bilmem ama hep bir gemiye benzetmişimdir uçakları, oda sallana sallana gidiyor gemide tek farkı; biri sıvı ortamda gidiyor biri gaz. Ama binince anladım ki uçak daha heyecanlıymış. Ilk kez binmiştim uçağa ve hiç böyle beklemiyordum doğrusu. Hic bişeyden kormaz sanırdım kendimi ama oradada yanılmışım meger yukseklere çıktıkça dahada heyecanlandım az kalsın kalbim yerinden fırlayacaktı. Sarı saçlı, ince yüzlü, dar belli, okyanus kadar mavi gözleri olan 20 li yaşlarında güzel hostesi ben takmak istemiyorum kemeri diye baya canından bezdirmiştim resmen çocuk gibiydim. Ama en sonunda kızın canını sıkmamak için vazgeçtim ve bi hamlede kemerimi taktı. Gerçi sanırım bir tek benim kemerimi takmıştı. Zaten uçaktada çok insan yoktu. Olanlarda hiç bişeyle ilgilenmiyordu. Sanki bu duruma daha önce çok tanık olmuş gibilerdi. Bir an utandım böyle gereksiz bir atılımda bulunduğum için. Sonradan uçak havalanınca daha da rezil olmuştum. Bu seferde kemeri çıkarmamak için yırtınıyordum. En sonunda yanımdaki 50 li yaşlarına gelmiş hafif göbekli yarı dökülmüs sacları arasında beyaz ile siyahın adeta dans ettiği zayıf ince bacaklarını sanki emaneten duruyormuşcasına sağ bacağının üzerine atmış kacaman ve sivri burnunun üstünde duran siyah ve ince çerçeveli gözlüğünün üstunden bana bakarak ;
-sanırım ilk kez uçağa biniyorsunuz küçük bey.
Sesi bir anda beni kendime gelmeme yetti okadar oteriter bi ses çıkacağı hiç aklıma gelmezdi ve bende ona;
-eg egg evvet bayımm.
Zorla cıkmıştı sesim ve beyaza dönmüş yüzüm bir anda kızardı. Nedeni yanımdaki adamdan çok manken kadar güzel hostes biranda kıkır kıkır gülmesi beni utandırdı. Ilk kez böyle bir durum ile karşılaşmıştım. Sanırım istanbuldaki insanlar karşısındakini rencide etmeyi cok seviyor diye bir an düşündüm. Sonradan fark ettim ki korkum geçmişti ve bende biraz olsun gevşemeye başlamıştım. Yanımdaki çokta sevimli olmayan bey elindeki gazeteyi bırakarak tekrardan;
-ilk zamanlar ben de senin gibi pek bi korkardım uçaktan.
-doğrudur efendim.
-nerelisin?
-Antalya Kumlucalıyım.
-hımm güzel yerdir kumluca çok fazla sera vardır orada. Sizinde var mı?
-evet efendim iki tane seramız var.
-güzel Maşallah seracılık güzeldir toprağı severim bende.
-bende severim efendim.
Adamla bir anda diyoloğa başlayacağımız aklımdan bile gecmedi. En azından uçakta tek ben değilmişim konuşmak isteyen onu anlamış oldum. Neyseki 1 saatlik yolumuz var otobüsle gelseydim hiç bitmezdi sanırım bu yol. Şimdi imkanlar iyi rabmetli dedemin demesi gibi onun anlatımına göre (Bizim zamanımizda at üstünde eşek üstünde yaylaya çıkardık şimdi nerde arabaya bindinmi her yere gidiyo) derdi canım dedem çok severdim onu nedense bu aralar cok sık anımsar olmuştum onu. Sanırım Antalayadan ayrılacağım diye buraya ait bütün anılar birikti yüreğimde. Ilk kez Antalya dışına çıkacaktım. Universiteyi bile burada okudum. Çocukluğum burada geçti. Arada bir ıspartaya yada muğlaya giderdik gezmek için oradaki akrabaların yanına onun haricinde hiç başka bir yere gitmedim. Acaba nasıldı Istanbul kuzenimin anlattığı kadar varmıydı. Öve öve bitiremiyordu Istanbulu. Galatanın kız kulesine olan hikayesini anlatırdı hep kibirli galata ve yanlız kız kulesi yüz yıllardır birbirlerine bakarlar ama kavuşamaz derdi kuzenim. Kadıköyü anlatırdı en çokta. Orada oturuyormuş ünivesitesi oradaymış falan filan. Gideli bir buçuk yıl oldu öve öve bitiremedi. Gideceğim zaman nasıl olsa göreceğiz nasıl bir yer. Şurada yarım saatim kaldı zaten. Tek merak ettiğim şey acaba Istanbulda Antalya gibi sıcakmı yoksa burası daha mı soğuk. Kuzenimin demesine göre kışın çok soğuk oluyor burası demişti. Allah'tan mart ayındayız yani kış bitti. Nedense soğuk ve kapalı havaları sevmiyorum ruhum daralıyor. Yanımdaki adam bana dönerek tekrardan;
-yolu yarıladık az kaldı.
-doğrudur efendim ben ilk kez gidiyorum Istanbula.
-ooo senin işin zor o zaman
-neden efendim?
-gideceğin zaman daha iyi anlarsın umarım kalın birşeyler almışsındır soğuk olur bu zamanlar Istanbul.
-evet aldım bir kaç bişey yanıma.
Sırıtarak diğer tarafa döndü artık nasıl bir kafa yaşıyorsa. Sanırım üzerimdeki t-shirte aldandı adam. Ama ben okadarda manyak değilim sordum kuzenime oda soğuk dedi o yüzden yanımdaki çantamda bitane mont var. O yüzden çokta heyecan yapmaya gerek yok. Zaten uçaktan iner inmez otobüse bineceğim. Tarifine göre Kadıköy otobüsleri varmış ona binip medeniyet üniversitesinde inecekmişim. Bostancıya gelince arayacakmışım oda beni oradan alacakmış. Unutmayayim diye mesaj bile atmış bana, artık nasıl bi manyaksa. Birtürlü anlayamadım onuda bir şeyi kırk kere söyler hata kabul etmez hayatta. Her zaman garantiye alır kendini. Ben de tam tersi umursuzum biraz, çok tiklemem olursa olur olmazsa çokta tın derim. O yüzden çok anlaşamayız kendileriyle bakalım uçaktan ineceğim zaman anlaşılır. Yanına sağ sağlim varabilirsek. Hala tedirginliğim dinmedi hiç bu kadar korkacağım aklıma gelmezdi. Sanardım hep gondola binmek gibi bişeydir. Gondol yanında halt etmiş. Bir an önce varasak da insem bende bu lanet şeyden artık. Abuk sabuk şeyler geliyor sürekli. Nihayet anons duyuldu bir an geldik sandım ama yanılmışım pilot acil kemerlerinizi takın dedi sanırım bir sorun oldu. Hemen taktım birden turuncu renk ağızlığı olan plastik maskeler indi üzerimize, herkez panik halinde yüzüne taktı bende aynını yaptım. Çok heyecanlandım bu sefer sanırım öleceğim dedim bir an ve birden bir ses geldi bir çığlık koptu yanımda ki kuğul adam bile telaşlandı uçak birden aşağıya doğru inmeye başladı. Bu sefer sonum gelmişti sanırım gözümü kapattım ve
-Allah'ım sana geliyoruuuummmm!!!!***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZLAR ŞEHRI
FantasíaUnutulmuş ve bilinmeyen okadar anı varki bu şehirde, büklüğü kadar yalnızlığıda cezbediyor insanı. Vazgeçemiyorsun ve diyorsun ki bir tek bendeğilmişim...