"Siz nereye,biz oraya"

100 78 7
                                    

   Sınıfa, mecburen dördümüz aynı anda girdik. Sınıfın gerizekalı erkekleri bizi görünce "Ooo" diye mal gibi sesler çıkarmaya başladılar. İrem'in, sinirlerini kontrol altına aldığını, sıktığı yumruklarından anlayabilirdiniz. Sıramıza geçip oturduk ama şimdi de, kızların cevap vermemize, zaman tanımadan sorduğu sorular vardı. Sorulan sorulara ben cevap vermek zorunda kaldım, çünkü İrem yeniden kendini soyutlamış, çantasından çıkardığı kitabı okuyordu.-Aslında okuyormuş gibi yapıyordu.- Neyse ki ders hocası çok geçmeden geldi ve beni büyük bir dertten kurtardı. Ders ingilizceydi. Sevdiğim tek ders diyebilirim. Derste devamlı söz hakkı istedim ve şimdiden hocamın gözüne girdim. Zilin çalmasına beş dakikalık bir süre kaldığı zaman Zuhal hoca dersi bitirdi. İrem'e dönüp "Çıkışta boş musun?" diye sordum ve kitaplarımı toplamaya başladım.

   İrem sorduğum soruyu duymamış olacak ki soruyu yineledim.
"Çıkışta boş olup olmadığını sordum."
"Hı.." diyerek bana döndü ve
"Çıkışta mı?" diye sordu.
"Evet. Çıkışta boş musun? Kaçıncı kez soruyorum"
"Imm.. Hem evet, hem hayır aslında. Önce gidip teakwandoda atladığım kuşağın ücretini ödeyeceğim, sonra ise alışverişe çıkmayı düşünüyorum."
"Birlikte gitsek olmaz mı? Ne olur, çok sıkılıyorum. Hem sende yalnız kalmamış olursun."
"Tabii. Hem sanada bir şeyler bakarız."

  Sınıftan, herkes çıktıktan sonra ayrıldık. Doğrusu okul merdivenlerindeki o kargaşayı yaşamaya hiç halim yoktu.

  Okul kapısından çıktıktan sonra ayağım kapının sürgüsüne takıldığı gibi yere yapışacaktım ki İrem kolumdan tutarak düşmemi engelledi.  Bu kız gerçekten normal bir kıza göre çok kaslıydı.

  İrem'in teakwando kulübü okulun iki sokak aşşağısında olduğu için yolculuk pek uzun sürmeyecek gibiydi. Yürürken Anıl ile Burak'tan bahsettim ama İrem her zamanki gibi konuşma hevesimi kursağıma bırakmıştı.
"Neden konu erkekler olunca konuşmuyorsun?"
"İlgilenmiyorum."
"Bak İr.."
"Deniz. Hemen gidip parayı verelim de alışverişe çıkalım. O zaman istediğin gibi konuşabilirsin." Bir dakika. Alışverişe çıkmak... Alışverişe çıkacaktık ama evdekilerden izin almamıştım. Hemen telefonuma yapışıp babamın numarasını tuşladım. Sonra İstanbul'a gideceği aklıma geldi ve telefonu açmasına fırsat vermeden kapattım. Umarım toplantıda değildir diye düşünürken, gözüm telefon ekranındaki saate kaydı ve bu saatte Istanbul'a yeni varmıştır diye kendi kendime söylemlere girdim ve bir nebze de olsa rahatladım. Rehbere yeniden girip annemi arayacaktım ki babam aradı. Şimdi bir de açıklama yapmak zorundaydım.
"Yanlışlıkla oldu baba. Özür dilerim."
"Ben de beni özlediğini sandım." dedi gülerek. Gülmesine eşlik ederek "seni seviyorum" dedim ve kapattım. Yeniden rehberdeydim ve annemin numarasını tuşladım. Okuldan sonra İrem'le alışverişe çıkacağımızı söyleyince sevinci adeta sesine yansıyordu. Kıza zamanda arkadaş edindiğime sevindiğini söyledikten sonra telefonu kapattı.

  İrem atladığı kuşağın parasını ödemek için, önünde durduğumuz spor salonuna girdi. Ben de kapının önünde telefonumla oyalanıyordum. Can sıkıntımı gidermek için ınstagrama girdim. Burak "Neredesin?" diye mesaj atmıştı. Cevap vermeyip telefonumu kapattım ve pantolonumun cebine koydum.

  Gözlerimi, yüzüme gelen güneşi kesen bir gölge yüzünden açtım. İrem olacağını tahmin etmiştim ama gördüğüm manzara karşısında ağzım açık kaldı.
"Demek buradaydın." dedi.
"Evet. Buradayım."
"Mesajımı gördün mü?"
"Evet gördüm ve cevap vermek istemedim."
"Burada beklediğine göre İrem de buradadır değil mi? Hem kimi bekliyorsun sen?"
"İrem'i"
Zafer kazanmış gibi bakarak "Ben de Anıl'ı bekliyorum." dedi ve göz kırptı. Gözlerimi devirmemek için kendimi sıkarken İrem geldi ve beni böyle büyük bir beladan kurtardı.

Yürürken İrem devamlı beni 'bu tarafa' , 'sağa' diye yönlendirmesine dayanamayıp sordum. "Sen yeni değil misin? Nasıl böyle öğrendin buraları?"
"Evet yeni taşındık ama benim babaannem burada yaşıyor. Her yaz buraya geliriz. Zamanla farkına varmadan öğrendim."
"E yeni sayılmazsın o zaman. Okuldan daha önceden tanıdıkların da var mı?" diye sordum merak dolu gözlerle  ona bakarak. "Tanımaz olur muyum." deyip göz devirdikten sonra sessiz kaldık, ama merakım bu sessizliği bozmadan edemedi.
"Burak ile Anıl'ı da tanıyor muydun?"
Alışveriş merkezine fazla kalmadı. Orada bir kafede oturduğumuzda istediğin soruyu sorabilirsin Deniz, ama şimdi değil. Tamam?" derken gülüyordu ve ben de gülmesine karşılık verdim.

                          ********
Yaklaşık beş dakika sonra alışveriş merkezine girmiştik. İkinci katta bir kafe bulup oturduk. Şimdi ise sırada İrem'i bekleyen merak dolu sorularım vardı.
"E hadi anlat bakalım."
"Bak ilk defa birine anlatıyorum." dedimten sonra tebessümle devam etti.
"Dediğim gibi burada babaannem yaşıyor. Biz de aslında buradaydık. Yani ben İzmirliyim ve ilk okulu burada okudum. Babamın işi sebebiyle Malatya'ya taşınmak zorunda kaldık. Şimdi yeniden buradayız."
"Neden yeniden geldiniz?" diye sormadan edemedim.
"Babamın.."
"İşi sebebiyle." diye gülerek sözünü kestim ve devam ettim. "Sen Burak ve Anıl'ı nereden tanıyorsun. Onları anlat. Ve okuldan daha başka kimleri tanıyorsun?"
"Okuldan yalnız onları desem yeridir."
"Peki neden hiç konuşmuyorsun? Onlar senle konuşmaya çalışıyorlar. Iıı, yani Burak konuşmaya çalışıyor, Anıl hiç konuşmuyor. O çocuğun sesini dahi duymadım."
"Anıl konuşmayı pek sevmez, Burak ise evin tek çocuğu olduğu için fazla şımartılmış ve yaramazlık yapmadan duramaz."

                  *************

  Yanımızda biten Anıl ve Burak konuşmamızı sonlandırmamıza neden oldu. Şimdi dördümüz hiç konuşmuyor, elimize aldığımız telefonlarımızla uğraşıyorduk. Sessizliği, kendini bilmez Burak bozdu.
"Oof. Sohbetinize de doyum olmuyor."
"Sohbeti böyle doyumsuz kılan sizsiniz Burak bey." diye öfkeli bir şekilde cevap verdi İrem.
"Vay vay vay. Sonunda yeni ablamız çenesini açtı."
"Bak Burak sinirlerimi bozmadan uzamanı tavsiye ederim. Yoksa hiç iyi şeyler olmayacak."
"Yok canım. Öğrenemedin mi hâlâ, siz nereye biz oraya. Hem biz sizin yanınızdayken güvendesiniz kızım. Dua etmen gerekirken yaptıklarına bak." Bu çocuk gerçekten sabrımı sınıyordu. Daha fazla sabredemeden araya girdim.
"Bizi güvende tutan sen misin yani?" dedim gözlerimi devirerek.
"Bak kızım burada yenilere farklı bir gözle bakılıyor. Kızlar ufak bir bahaneden kavga çıkarma derdinde zaten, erkekleri de söylememe gerek var mı? Nereden geldiğini bilmiyorum ama burası senin geldiğin yer gibi değil. Üstelik babanı herkes tanıyor, maddi durumunuz okuldaki çoğu kişiye göre daha iyi ve bu nedenle kızlar sana ayrı bir uyuz."
Kafamı çevirip İrem'e baktığımda o da bana bakıyordu.
"Aslında bilmiyor değilim buraları. Sonuçta ben de burada doğdum. Ama kendi başımızın çaresine biz bakarız." diyerek, önce masanın üzerinde duran telefonunu aldı, sonra ise sandalyeye astığı çantasını sırtlayıp çıkış kapısına doğru ilerledi İrem. Burak ve Anıl'a göz kırptıktan sonra İrem'in yanına gidip, koluna girdim.
"Neden böyle bir tepki verdin."
"Eskiden de aynısını yapardı."
"Kim?"
O sırada yanımızdan geçen bir araba İrem'in önünde durup "Sana söylemiştim." dedi ve hızla uzaklaştı. Arabanın arkasından bakarken "Bana burada olan biten her şeyi anlatır mısın?!" dedim yüksek bir sesle. "Ve kim eskiden de aynısını yapardı?"

DENİZDEKİ AYAZ (ara verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin