Merhaba Günah Üçgeni'nin deniz domuzu kadar sevimli, su aygırı kadar samimi okuyucuları. Keyifli okumalar. Bir de videomuz var, izlemeyi unutmayın. İyi eğlenceleeer!
Gözlerimi açmama gerek kalmadan kuru soğan ve ayak kokusunun karışımı olan bir kokuyu duyduğum anda Sincan’da olduğumu anladım. ‘’Burayı özlemişim.’’ derken muhteşem kokuyu içime çektim. O sırada Harry’nin nur dolu sesini duydum:
‘’Kezban! Sen ne arıyorsun burada?’’
‘’Hastayım. Asıl sen ne arıyorsun?’’
‘’Ben de hastayım.’’
‘’Nasıl?’’
‘’Ben sana hastayım zaaa’’
Harry’nin dediği bu muhteşem söz beni benden almıştı. O sırada içeri bir Mekke müşriğinin yediği bir domuz gibi dalan Zayn’a baktım. Zayn yaprakları kurumuş bir deniz gülü misali ‘’Yapmasaydın bitchlik şu an sevgiliydik’’ dedi. Harry’nin bana bakışları beni sanki bir delikleme aleti ile deliyor gibiydi.
‘’Taburcu olabilirsiniz.’’ Daktır Murat’ın bu sesi ortamdaki gerginliği Allah katında yüceltmişti. ‘’Neden ölmedin sen?’’ Zayn’ın bu çıkışı beni çok indirmişti. Hem de asansörle; ama asansör günah .s.s.s Taburcu olmak için ayağa kalktığımda üzerimde açık hastane kıyafetleri olduğunu hatırlayıp yatağın altına saklandım. Zayn bana yatağın altına doğru kara çarşafımı gönderdi ve ben de tekrar ninja kimliğime büründüm. Zayn’ın müslüman şahin arabasına sağ ayağımla binip arkamdan beni kafir kafir izleyen Harry’e göz kırptım.
Zayn beni eve bıraktı ve yarın okul olduğunu söylemeyi de unutmadı. Evden içeri girince fare kakasına çarpıp tavana düştüm. Başım bir kaydırak gibi dönüyordu. Sanki çişler vadisinde su aramaya çıkmış bir dinazordum.
-3 HAFTA SONRA-
Gözlerimi açtığımda Zayn ve Harry başımda bekliyordu. Ama cidden başımın üzerine oturup bekliyorlardı. Muzlu türbanımı popoları altına almışlardı .s.s Zayn en sevdiği Mekke maratoncusu Fenafillah Abdülvahab Efendi’yi görmüş gibi heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı:
‘’Uyanmışsın!’’
‘’Hayır uyuyorum Zayn.’’
Harry çöp gibi atılarak:
‘’Ohaa! Gözlerin açık mı uyuyorsun? That’s the mümine power!’’
‘’Uff sze ne yhaaa’’ diyerek yatakta doğruldum. O sırada yatağımın tam karşısındaki aynadan yansımamı gördüm. Oh my ya Rabbi! Ne kadar da güzelleşmiştim. Çarşafımdan daha kara bıyıklarım 14,9 mm uzamış, Arap dudağımı kapamıştı. Aynı şekilde gözlerimin üzerindeki martı büyümüştü. Kendime hayran hayran bakma seansımı Zayn bıçak alıp ortadan ikiye bölmüştü. Bari eşit bölseydi. Nyse bn bşy dmyrm .s.s.ss.s.s.s.s.
‘’No Heri dats dı mümine pavır. Şu güzelliğe bak!’’
‘’Çünkü üç hafta güzellik uykusuna yatmak bunu gerektirir. ’’
Üç hafta mı? Üç hafta! Allah’ın hakkı kadar hafta! Çişler vadisinde su aramaya çıkalı üç hafta olmuş. Allah ‘Uyu ya Kezban’ diye buyurmuş galiba.
Zayn ve Harry beni bu muhteşemliğimle baş başa bırakmak üzere gitmek için ayaklandılar. Okul için geç kalmamamı tembih edip evden çıktılar. Arkalarından sümüklü mendilimi sallayıp Allah’ın yarattığı mucizeye(pheeeen) bakmak için aynanın karşısına geçtim.
Haftalar sonra ilk kez okula gidecektim. Sabah 03:33’te kalkıp telefonun başında çaresiz bekleyen bir su aygırı gibi hurma gevreğimi zem zem suyu ile ıslatıp yedim. İsa’nın annesi Meryem’in best mümün friend Kasımpaşalı Rabia gibi özene bezene çiçekli türbanımı taktım. Artık hazırdım. Sincan’ın asi sokaklarında 3-5 3-5 3-5 tuuuur attıktan sonra mükemmel okulum Sincan Anadolu İmam Hatip Meslek Lisesi’ne vardım. İlk dersimiz Arap Edebiyatı hocamız Bünyamin Abi’yeydi. Tenefüste pislik Simay beni zorla kendine çekip mümin yüzlü unmümine yerlere götürdü…