27♧

1.1K 92 57
                                    

Lauren

Teşekkür ederim.

Bakışlarımı avucumun içindeki saksıya indirip gülümsedim. Biraz suladığımız zaman çok güzel olacaklardı.

Dikkat et, gardiyanlardan birine yakalanırsan senin için iyi şeyler olmaz.

Kafamı sallayıp başımı kaldırdım. Neden bana yardım ediyordu hiçbir fikrim yoktu. Hapishane de birkaç kez görmüştüm ama hiç konuşmamıştım. Adını dahi bilmiyordum. Bizi Ally'le konuşurken duymuştu, yardım edebileceğini söylemişti.

Tekrar teşekkür ederim.

Başını sallayıp önemli olmadığıyla ilgili bir şeyler mırıldandı. Nedense bana diğer gardiyanlara göre daha farklı gelmişti. Daha samimi, daha içtendi.

Adını öğrenebilir miyim?

Normani, ve sende Lauren Jauregui'sin. Polis memurunu öldüren kız.

Kaşlarım anında çatılırken dişlerimi sıktım. Saksı az daha ellerimin arasından kayıp düşüyordu.

Evet.

Saksıyı kıyafetimin içine alıp ellerimi karnımda birleştirdim ve adımlarımı yatakhaneye yönlendirdim. Cevap vermek istemiyordum. Camila'dan başka kimseye hesap vermek istemiyordum. Sinirden dolan gözlerimi kırptım ve başımı salladım. Hayır Lauren, sadece bunu Camila'ya verdiğin anı düşün. Ne kadar mutlu olacağını hayal et. Yere sert bir şekilde bastım ve biraz daha fazla hızlandım.

Dikkat et, daha fazla dökülmesinler.

Bakışlarımı Ally'e çevirdim.

Ne?

Büyük bir kahkaha attığında bende gülümsemeye başladım. Eliyle yeri işaret etti. Başımı çevirdim, biraz toprak dökülmüştü. Gülümseyerek önüme döndüm ve karnımdaki ellerimden birisini çekip Ally'nin kolunu tuttum.

Senin neyin var?

Omzumu silkip yutkundum. Önemli bir şey değildi.

Hiç.

Bana inanmamış olacak ki kafasını çevirip gözlerini gözlerimle buluşturdu. Kocaman gülümsedim.

Oldu mu?

Beraber kahkaha atmaya başladığımız da hücrenin kapısına gelmiştik bile. Ally kapıyı açarken bende Camila'yı aradım. Yatağında yoktu. Başımı çevirip kendi yatağıma baktım. Oradaydı. Beyaz örtü üzerini tam kapatamamıştı. Çok güzel görünüyordu. Yutkunup ona doğru ilerledim. Gözlerini elindeki kitaptan bir saniye olsun ayırmıyordu. Kaşlarını çatmıştı, belki biraz da ağlamıştı. Kitabın ismine baktım. Ona verdiğim kitaptı. Yatağın ucuna oturup sırtımı yatak başlığına dayadım. Geldiğimi fark etmemiş gibiydi. Kıyafetimin içindeki saksıyı çıkartıp yere koydum ve elinden kitabı aldım.

Güzelim, sana göstermek istediğim bir şey var. Ama dikkatini üzerime çekmem gerekiyor.

Yattığı yerden doğrulup bana doğru yaklaştı ve dudağıma bir öpücük kondurdu. Onu öpmek çok güzeldi. O çok güzeldi. Kıyafetinden tutup kendime çektim. Bacaklarını etrafıma dolayıp küçük bir şekilde inledi. Başımı iki yana sallayarak kendimi geri çektim ve fısıldadım.

Herkes burada Camila. Biraz daha sabret olur mu?

Dudaklarını büzüp başını salladı. Şu an elinden şekeri alınmış küçük bir kız çocuğuna benziyordu. Ufak bir kahkaha atıp alnını öptüm.

Seni istiyorum.

Dudaklarımı çekmeden öylece bekledim. Sıcaklığını hissedebiliyordum. İçimi ısıtıyordu. Fısıldadım.

Ben de seni istiyorum. Ama biraz daha dayan.

Başını salladı ve kollarını etrafıma sardı. Hapishanede hakkımızda konuşuluyordu, farkındaydım. Ama umrumda değildi. Onunla olmak herşeye değerdi. Saçlarına bir öpücük daha kondurup geri çekildim ve yerdeki saksıyı aldım.

Çiçekler hoş kokarlar, güzel görünürler. Sen de benim çiçeğimsin Camila. O kadar narin ve güzelsin ki, sana dokunduğum an kırılacak gibisin. Sanki seni sulamazsam kuruyacaksın, yok olacaksın.

Elimdeki saksıyı ona doğru uzatıp gülümsedim.

Seni her gün, her saat, her dakika, her saniye sulayacağım ve kurumana asla izin vermeyeceğim, asla.

Dolan gözleriyle bana baktı. Muazzam gözüktüğünden bahsetmek istiyordum. Sanattı o. Uğruna saatler harcanmış, günler feda edilmiş, dakikalar yenmişti. Bu kadar güzel olamazdı, olmamalıydı. Onu benden başka kimse anlayamazdı. Elini uzattı ve hala tutmakta olduğum saksıyı tuttu. Gülmeye başlamıştı. Oh, tanrım.

Hangi çiçek bu?

Saksıyı eline bırakırken ben de gülümsedim.

Hercai menekşesi.

Kafasını sallayarak saksıyı kucağına aldı. Neler hissettiğini biliyordum. Mutluydu, ona çiçeğim diye seslenmemi seviyordu.*

Beynimi işgal ediyorsun; ama ben bu durumdan şikayetçi değilim.

Kafasını kaldırıp gözlerini gözlerimle buluşturdu. Anlamamış gibiydi. Gözünden bir damla yaş boynuna doğru aktı. Ona doğru uzanıp boynunda yakaladım.

Anlamı bu.

Başını salladı hızlıca. Yerimden kalkıp yatağımın yanındaki su şişesini aldım ve tekrar oturdum. Kapağını açtım, bir elini tutup kaldırdım ve şişeyi avucuna sıkıştırdım.

Bunu birlikte büyüteceğiz, çiçeğim.

Fall Apart | CamrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin