19.Bölüm
Yazar; Aslıhan Saranghae
“Siz bir kralsınız. Madem bu kadar özlediğiniz ve görmek istediğiniz biri var gidin ve görün. Sizi ne engelleyebilir ki? Bu ülke, içindeki her şeyle beraber sizin, hayat çok kısa ve beklemekle geçirilemeyecek kadar değerli. Eğer onun yokluğu sizi bu kadar üzüyorsa eminim o kişi de sizle aynı şeyleri hissediyor ve sizi özlüyordur. Bir kral için imkânsız kelimesi pek bir şey ifade etmiyordur değil mi? Özlediğiniz kişiyi tanımıyorum ama artık bende bazı duyguların insanı nasıl deliye çevirdiğini ve özlemenin bir insanı ne kadar büyük acılara sürükleyeceğini biliyorum. Sarayda kalıp acı çekeceğinize onu da yanınıza alın.” Maya’nın gerçekleri bilmeden söylediği sözleri kral için çok önemli ve tam da içinde bulunduğu karmaşık duruma ışık tutar nitelikteydi. Ama John içinde ki ateşin sebebini çok iyi biliyor ve Maya’yı yeniden bir şeye zorlamak yerine ortak geçmişlerini hatırladıktan sonra onunla bir şeyler yaşamak istiyordu.
Şimdi önünde duran kızı kolundan tutup zorlayarak odasına götürmek, onun bedenine sahip olabilmek birkaç dakikasını alırdı. Ama John bunun derdinde olmadığı için beklemeyi tercih ediyordu. Maya’yı köyünden buraya zorla getirmen kral yerine, onun geçmişte en yakın arkadaşı, şu bahçede koşup oynadığı, özlediği kişi olduğunu bilmesini istiyordu. Bir adım geri çekilip genç kızın gözlerine baktı. “Her şeyin bir zamanı var leydim. Umalım ki o zaman çok çabuk gelsin.” “Umarım sizin için öyle olur majesteleri.” Diye karşılık verdi Maya. İçindeki özlemi derin bir yere saklayıp, yüzünde güneşi kıskandıracak bir gülümsemeyle Maya’ya bakıp “İsterseniz biraz dolaşalım.” Dedikten sonra yürümeye başladı John. Hemen arkasından ona seslenen leydi Amly’nin sesine kadar da keyfi yeniden yerine gelmiş gibiydi. Çünkü Maya’nın yanında olmak her şeye rağmen rahatlamasına neden oluyordu.
“Majesteleri…” deyip kibarca selam verdi genç kadın. Sonra yüzünde iğreti bir ifadeyle Maya’nın yüzüne baktı. “Sizinle konuşmam gereken önemli bir konu var.” Deyip krala döndü. Maya ise ilk gördüğü andan beri hoşlanmadığı bu kadının yanında daha fazla durmak istemediği için hafifçe eğilip “İninizle Majesteleri.” Dedikten sonra saraya doğru yürümeye başladı. Onun gidişinin seyreden John, Maya iyice gözden kaybolduktan sonra Amly’ye dönüp “Benimle konuşmanız gereken bu önemli konu nedir Leydi Amly?” diye sorunca genç kadın gözlerini John’a dikip: “Sizi özlemiş olamaz mıyım Kralım?” deyip sustu. “Beni özlemek mi?” diyen John yüzünde alaycı bir gülümsemeyle konuşmasına devam etti. “Neden?” Amly için bile bu kadarı fazlaydı. Eliyle eteğinden güç alarak, yüzünde ki özlem dolu ifadeyi bozmadan cevap verdi.
“Geçirdiğimiz onca saatten sonra sizi özlememden daha doğal ne olabilir ki?” Amly’nin bu sözlerine karşı Kralın cevabı oldukça sertti. “Leydim o halde bu sarayda ki birçok kişiyi özlemle anıyor olmalısınız.” Amly verilen cevaptan utanmamıştı ama öfkeden deliye dönmüştü. Ama John’un konuşması daha bitmemişti. “Geçirdiğimiz birkaç saat için böyle özlem çekmeniz gerçekten ruhumu okşadı ama artık eşiniz Dük Alfrenso’ya sadık kalsanız herkes için daha iyi olacak.” “Majesteleri…” deyip kendini bir şekilde müdafaa etmek için konuşmaya başlayacak olan Amly ise aldığı ikinci cevabın tokat etkisiyle karşı karşıya kalmıştı. John yanında ki genç kadına arkasını döndükten sonra sağ elini havaya kaldırıp “Bir daha böyle aniden yanıma gelmeyin. Hele de benim yanımda bir başkası varken.” “Bir başkası mı?” diye söylendi Amly, John ise sözünün kesilmesinden rahatsız olmuş bir ifadeyle yeniden Amly’e dönüp sert bir ifadeyle konuşmasına devam etti. “Eminim siz de bunun farkındasınızdır. Ben sizin yatıp sonra da hesap sorabileceğiniz bir köylü değilim. Şimdi izninizle leydim.”