İyi okumalar...
"Defne' nin Ağzından"
"Yağmur. Yağmur, güzelim kalk hadi geldik." Gözlerimi açıyorum karşımda masmavi gözleri. Gülümsüyorum ve kalkıyorum hafifçe. Pikniğe gelirken uyumuşum belli ki. Elini uzatıp "Gel hadi." diyo.
Elini tutup çıkıyorum arabadan. Çıktığım gibi hava birden bire bozuyo. Gökyüzü siyaha boyanıyo. Oysa daha yeni masmavi değil miydi?
Şaşkın bakışlarımı gökyüzünden çekip ona çeviriyorum sormak amacıyla ama orda yok. Nereye gitti iki saniyede? Hem annemle babam nerede?
Arabaya çeviriyorum bakışlarımı. Bu da neyin nesi? Ne olmuş bu arabaya böyle? Sürücü koltuğunun oraya doğru ilerliyorum ve onu görüyorum.
Yüzü gözü kan içinde, can çekişiyo. Endişe sarıyo bütün bedenimi, elim hemen arabanın koluna gidiyo. Fakat açamıyorum, kapı sıkışmış olmalı.
Göz kapakları mavilerini örtüyo yavaş yavaş. "Hayır!" diye bağırıyorum. "Hayır gitme! Bırakma beni!" Bi işe yaramıyo bağırmam, gözleri yavaşça kapanıyo.
Biri tarafından sarsılıyorum. Hayır! Ayırmayın beni ondan. Bırakın! "Defne! Defne uyan!" diye bağırıyor biri. "Hayır!" diye bağırıp sıçrıyorum yataktan.
Nefes alışverişlerim düzensiz, karşımda Kaan bana endişeyle bakıyo. Kâbus mu görmüştüm yine? Gözlerimi kapatarak ellerimi sırılsıklam olmuş saçlarımdan geçirdim. Nefeslerim az buçuk düzene girdiğinde gözlerimi açıp bana hâlâ endişeyle bakan Kaan' a baktım.
"İyi misin?" diye sorduğunda başımı onaylar anlamda sallayıp "Sadece kötü bi rüya." diye mırıldandım. Sadece kötü bi gerçek...
Ardından "Sen, benim bağırmama filan mı uyandın?" diye sordum. Başını olumsuz anlamda sallayıp "Su içmeye kalkmıştım kapının önünden geçerken sayıkladığını duydum, öyle." diye cevap verdi. Bense sadece başımı sallamakla yetindim. Hâlâ tam olarak kendimde sayılmazdım.
Kaan'da bunu fark etmiş olacak ki kolumdan tutup "Gel hadi bi elini yüzünü yıka kendine gel." dedi ve beni yataktan kaldırdı. İtiraz etmeden odadan çıkıp yandaki lavaboya girdik. Suyu açtıktan sonra saçlarımı arkama alacağım arada Kaan, saçlarımı bi elinde toplayarak yukarı kaldırdı. Bu hareketiyle beraber bende yüzüme iki üç kere su çarptıktan sonra arkamı dönerek saçlarımı elinden kurtardım ve "Sağ ol." diye mırıldandım. Kaan başını aşağı yukarı sallarken bende havluyla yüzümü kuruladım.
Kaan' la beraber lavabodan çıktığımızda ona dönerek "Saat kaç?" diye sordum. Telefonuna baktıktan sonra "3.22." diye cevapladı. Elimle şakaklarımı ovuşturup başımı salladım. Kaldığım odaya doğru ilerlerken son anda aklıma gelen şeyle arkamı dönerek odasına giden Kaan' a seslendim. "Kaan." Bana doğru dönerek açıklama yapmam için bakarken sertçe yutkunup konuştum.
"Şey... Ben şey dicektim, bana... Bana şarkı söyle bilir misin?"
Kaan' ın kaşları şaşkınlıkla havaya kalkarken dudaklarını bi kaç kere aralayıp kapattı. En sonunda bu fikrimden vaz geçerek başımı iki yana salladım ve "Ya da boş ver. Saçma sapan bi şeydi zaten. Unut gitsin." Dedim ve her hangi bir cevap vermesini beklemeden kaldığım odaya girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir Kızı
Novela JuvenilSonunda bizi de bulmuştu mutluluk. Kucağımdaki minik prensese bakıp hafifçe gülümsedim. Bazen annesi gibi hırçın bazense çok uysaldı. Bakışlarını annesine doğru döndürüp "Anne babam seni seviyor mu?" diye sormasıyla Defne bakışlarını bana döndürdü...