Gel huzura gidelim. Serelim seccademizi, iki elimizi kaldırıp dünyayı elimizin tersiyle itip, huzura duralım. Gecenin bir yarısı, sen huzurdasin. Rabbin seni sevmiş ki o saatte huzuruna almış. Şükürler olsun. Aç ellerini kaldır semaya. "Rabbim ben geldim. Senin aciz, biçare, üzgün kulun geldi. Sana geldim. Derdimi sana arz etmeye geldim. Beni huzuruna layık gördüğün için sana binlerce kez şükürler olsun. Ben sadece derdimi arz-ı halimi sana anlatirim. Bilirim ki derdi veren dermanida verir. Ben arz-i halimi başkalarına anlatmayı sevmem. Ben başkalarından medet ummam. Ben yalniz ve yalnızca senden medet umar ve senin lütuf ettiğin herşey, başım gözüm üstünedir. Rabbim şu biçare, gönlü kuruyan, sussuz çöllere dönen kulunu affet. Sen affedicisin, affı seversin, beni de affet Allah'im. Hatalarim oldu. Günahlarım oldu. Ben tam umidimi kesip, günahkar bir kul olduğumu kabul edince, hemen aklıma, yuregime serinlik veren bir ayet gelir.(BAKARA SÛRESİ
160. Ayet: Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim.) Allah'im bu ayetin sıcaklığına sığınarak senden af diliyorum. Önce bütün mümin müslüman kullarinin, kardeslerimin sonra da benim günahlarımi affet Rabbim. Rabbim senden ümit kesmem. Biliyorum ki ümit etmek senden, ümitsizlik şeytandandır. Beni doğru yoldan ayırma. Bana merhamet et. Beni bu dünya hayatımda yalniz bırakma. Rabbim biliyorum ki beni yalniz birakmazsin. Nasıl bir anne yavrusunu bırakıp gidemez. Gittiği her yere kendisiyle götürür. Akli surekli yavrusundadir.Ki Rabbim, bir annenin şefkati, merhameti senin engin okyanus merhamet ve sefkatinin sadece ve sadece bir damlasıdır. Birde senin o engin sefkat ve merhametini, ümitsizliğe düşmememız gerektigini Efendimiz(sav)'in bir hadisinden anladık."
Resulullah (sav) buyurdular ki:"Allah Teala Hazretleri diyor ki: "Ben, kulumun hakkımdaki zannı gibiyim. O, beni andıkça ben onunla beraberim.
O, beni içinden anarsa ben de onu içimden anarım.
O, beni bir cemaat içinde anarsa, ben de onu daha hayırlı bir cemaat içinde anarım.
O, şayet bana bir karış yaklaşacak olursa, ben ona bir zira yaklaşırım. Eğer o, bana bir zira yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım.
Kim bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.
Kim bana şirk koşmaksızın bir arz dolusu günahla gelse, ben de onu bir o kadar mağfiretle karşılarım." [Buhari, Tevhid 16, 35; Müslim, Zikr 2, (2675), Tevbe 1, (2675)]