Phone

216 4 2
                                    

You're no good for me

Baby, you're no good for me

You're no good for me

But baby, I want you

I want

Diet Mountain Dew, baby, New York City

Never was there ever a girl so pretty

Do you think we'll be in love forever?

Do you think we'll be in lo-

Bir insan başka nasıl uyandırılabilir ki?Doğal olarak o kadar fazla sevmediği bir şarkıcının müziğiyle.Yatağımda doğrulmadan komodinin üzerinde duran alarmımı kapatmaya çalıştım ve her zaman ki gibi başarısız oldum.Başarısız olmanın verdiği mutsuzlukla yatağımda doğruldum ve alarmımı düzgün bir şekilde kapattım.Ayalarımı bir kaç saniye yataktan aşağı salladıktan sonra ayaklandım.Perdemi açmak için ilerlerken aynı zamanda annemin rutin olarak yaptığı sabah konuşmasını dinliyordum.Bir insan her gün aynı şeyleri söyledikçe sıkılmaz mı?

-Pınar!Uyan okula geç kalacaksın!

Ve rutin diyaloğumuza devam;

-Uyandım anne!

Ardından sesimi biraz kısarak 'Her zaman ki gibi.' dedim

Kapımı açıp odamdan iki adım kadar uzakta olan lavaboya girdim ve arkamdan kapıyı kapattım.On dakika kadar bir süre sonra günlük işlerimi bitirip lavabodan çıktım.Tekrar iki adımla odama girdiğimde dolabımı açtım ve giyinmeye başladım.Siyah bir jean,üstüne siyah beyaz sıfır kol bir T-shirt geçirdim.Fazla makyaj yapmayı sevmediğimden rimelimi alıp sürdüm ve yerine koydum.Okul çantamında hazır olduğundan emin olunca çantamı,ceketimi ve asla unutamayacağım şeyim olan telefonumu alıp merdivenlerden inmeye başladım.Son üç basamak kaldığında oradanda atlayıp mutfağa girdim.Annem arkası dönük bir şekilde krepleri yaparken bende ona arkadan sarılıp;

-Günaydın annelerin en güzeli! dedim ve yanağına sulu bir öpücük kondurdum.Ya da kondurmadım resmen kadını yanağına dudağımı bastırdım.

-Babam nerede?

-Erkenden çıktı. 

dedi ve krebimi tabağıma koydu.Ben krebime nutellamı sürerken annemde bana çay dolduruyordu.Sürme işlemi bittikten sonra yemeye başladım.Kısa bir süre sonra krebimi bitirdim ve tabağımı masaya koydum.Çayımıda diktiten sonra masadan kalktım ve ayakkabı dolabına yürüdüm.Siyah botlarımı ayağıma geçirdikten sonra ceketimi ve çantamı alıp anneme bağırdım.

-Görüşürüz anne!

-Görüşürüz Melisa!

Annemlede vedalaştıktan sonra kapıdan çıktım ve yürümeye başladım.Çantamın ön gözünü açıp kulaklığımı çıkardım.Sonra cebimde  asla unutmayacağım şeyi aramaya başladım.Hani ben size demin demiştim ya 'ASLA unutamayacağım şey telefonumdur' diye aslında o asla değil.Yani insanlık hali her insanın telefonunu mutfak masasında unuttuğu vardır.Yani.Değil mi?Hemen yolumu ters yöne doğru çevirip yürümey başladım.Ya da başlayamadım çünkü yere yapıştım.Bana çarpan akıllının daha suratına bakmadan bağırmaya başladım.

-İnsan bir önüne bakar değil mi?!!

-Valla benim önüm burası.Senin önün neresi onu bilemem.

Çocuk benim aksime gayet ssakin bir şekilde konuşuyordu.

-Ben kendi önümü biliyorum ama sen bilmiyorsun galiba!

dedim ayağa kalktım.Evime doğru yürümeye başladığımda aynı zamanda kolumdaki saate baktım dersin başlamasına son otuz dakika.Son hız evime doğru koşmaya başladım hangi akılla bugün servise binmemek istediysem artık.Eve geldiğimde en az yirmi kere zili çaldım.Annem kapıyı açtığında hemen içeri daldım ve aynı hızla dışarı çıktım.Telefonumu almıştım şimdi sıra okula gitmekte.

Evet ilk hikayemi yazmış bulunuyorum.Aslında başka bir şey yazacaktım ama ilham perilerim geldi ve beni uyardu bunu yaz diye :))) Bu arada hikayenin ana karakterinin adı Melisa yaşı 17 haberiniz olsun.Bir daha ki bölümlerde size karakterleri tanıtacağım.Beğenmeniz dileğiyle.

PhoneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin