Chanchan: Hey, Baek?Nerede kaldın?
Baekkie: Geliyorum, patlamayın.
Chanchan: Patlamak mı?
2 saattir kapının önündeyiz farkında mısın?
Ne diye bu kadar süsleniyorsun anlamış değilim.
Sehun sıkıntıdan bahçedeki ağaçlara tırmanmaya başladı.
Ya da tırmanamamaya...
Kahretsin.
Baekkie: Bak Chanyeol, insanlar partilere süslenip gider.
Senin gibi üzerine ilk bulduğu şeyi geçirerek değil.
Ayrıca umarım Sehun düştüğünde annemin çiçeklerini ezmemiştir. Çünkü kendisi bahçeye doğru geliyor ve çiçeklerini benden bile çok sever.
Chanchan: Şey...
Baekhyun...
Biz en iyisi bir iki sokak ötede bekleyelim.
Chanyeol, çok fazla koştuğu için nefes nefes kalmış bir halde ellerini dizlerine yaslayarak eğildi. Karnına giren sancıya cevap olarak yüzünü buruşturdu. Sehun, Baekhyun'nun annesinin çiçeklerini ezdiği için hızlıca kaçmışlardı. Chanyeol kalıp özür dilemeyi düşünmüştü ama kadının sinirlenince aynı Baekhyun gibi ölüm makinesine dönüştüğünü karanlık gözlerinden anlamıştı.
Doğrulup, kolundaki ufak yaraya bakmakta olan Sehun'un kafasına bir tane patlattı. Onun yüzünden başları beladan kurtulmuyordu.
"Yah! Siz!"
Chanyeol başını kaldırıp, onlara doğru acele eden ufak tefek bedeni gördü. Baekhyun, üzerine beyaz bir gömlek giymişti. Siyah saçları alnına dökülüyordu ve parlak yüzünü biraz olsun kapatıyorlardı. Chanyeol, "saatlerce bunun için mi uğraştı?" diye düşünmeden edemedi. Sonuçta bu, Baekhyun'un her zamanki görünümüyle aynıydı.
"Sizin yüzünüzden annemden bin ton azar işittim," diye somurttu Baekhyun.
"Sen de bizi o kadar bekletmeseydin," dedi Chanyeol, arkadaşının saçlarını karıştırmak için uzanırken.
Baekhyun anında geri çekildi. Saçlarının bozulmadığından emin olmak için birkaç kere eliyle kontrol etti.
"Eğer daha fazla beklemek istemiyorsan saçlarımdan uzak dur," dedi Baekhyun. Gözlerinden tehdit okunuyordu.
Sehun, "Alt tarafı bir okul partisi," diye söylendi. "Neden bu kadar büyütüyorsun?"
"Evet ama Taeyeon da orada olacak."
Az önce ilerlemeye başlamış olan grup Baekhyun'un söylediği şey üzerine duraksadı. Chanyeol, başını ufak olana çevirdiğinde gözlerinde garip bir parıltı olduğunu fark etti.
"Hayır, hayır, hayır," diye tekrarladı Chanyeol. "Bu işin aylar önce bittiğini sanıyordum. Yani ayrıldığınızda."
"Ama geçen gün benimle konuştu!" diye çıkıştı Baekhyun.
Sehun başını salladı. "Evet, sırada önde olduğun için ona çilekli süt almanı istedi."
"Hadi ama Baekhyun," dedi Chanyeol ona yalvaran gözlerle bakarken. "Koskoca şehirde başka kız mı yok? Ona takılıp kalma. Aradan aylar geçti."
"Kız olmak zorunda değil," dedi Sehun dudaklarını büzüp Baekhyun'a onu öpecekmiş gibi yaklaşırken.
Chanyeol, korumacı bir tavırla kolunu Baekhyun'un omzuna attı ve onu kendisine, güvenli bölgeye çekti.
"Ondan uzak dursan iyi edersin," diye tehdit etti Sehun'u şakayla karışık.
Üç erkek kahkaha atarak yeniden yola koyuldular. Sehun gerçekten gülüyordu, kafasını kurcalayan hiçbir şey yoktu. Baekhyun, arkadaşlarına hak veriyordu ama Taeyeon ile ikinci bir şansı düşünmeden edemiyordu. Chanyeol ise gülüyor olmasına rağmen göz ucuyla ufak arkadaşını süzüyor, onun için her şeyden çok endişe ediyordu. Biliyordu ki; Baekhyun, şakacı ve haylaz bir tip olmasına rağmen oldukça hassastı. Belli etmese bile çok çabuk kırılabilirdi. Chanyeol, bundan nefret ediyordu. Baekhyun'u kırmak yapacağı son şey bile değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS ㅣCHANBAEK
Fanfiction"Dost muyuz?" "Dostuz." Hakları tamamen unicorn'uma aittir. Büyük ihtimalle yetişkin içerik içerecek ama söz veremem. Biraz texting, biraz writing falan işte.