-Sen nasıl bu kadar çabuk hazırlandın? Benim burada ağaç olmam gerekiyordu.
-Senin tanıdığın kızlar gibi 1 saate hazırlanmam ben.
-Bunu sevdim hadi gidelim. Akşama kadar gezeceğiz.
-Bakın beyefendi beni rahat bırakın bu gezme işleri bana göre değil. Ben gidip evimde televizyon izlemek istiyorum!!
-Hayır kırmızı burun!! Bu günlük benim istediğim olsun.
-Ben günlerdir senin istediğini yapıyorum ama!!
-Hadi kırmızı burun tut bakalım elimi.
Elini sıkıca kavrayıp gülümseyerek yürüdüm. Heryer çok kalabalıktı. Mağazalar tıka basa doluydu. En iyisi sadece etrafa bakınmaktı. Elimle taçları göstererek
-Bak kırmızı burun hadi gel bakalım.-Kız mısın sen?
-Bak bu sana çok yakışır.
-Yeter cidden yeter! Seninleyken çok bunalıyorum. Senin sevgilin falan yok mu? Uzaklaş benden sıkıldım!!
-Kırmızı burun...
Kırmızı burun gözleri dalmış bir şekilde karşısına bakıyordu. Kaşlarını çatmış bir şekilde
-Anne... Yine o pisliğin yanındasın?Yavaşça kafasını bana doğru çevirdi ve hızla elini çekti. Sinirle bana bakıyordu. Eliyle kafasını tutup birden yere oturunca sessizce sayıklamaya başladı.
-Senin yüzünden ailem dağıldı... Anne... Hadi gidelim...Acıyla inleyince hızla yanına oturdum. Herkes şaşkınca bize bakıyordu. Ellerimle kafasını kaldırınca ağladığını anladım.
-Chanyeol... Sende baban gibi pisliğin tekisin!!! Neden yanımdasın? Senden nefret ediyorum!!!-H-hafızan geri geldi!! Kırmızı burun!!!
Kırmızı burun hızla ayağa kalkıp koşmaya başladı. Hızla arkasından koşuyordum. Yolun kenarındaki lavaboya girince hemen arkasından girdim. Klozete eğilip kustuğunu görünce arkasından girip saçlarını tuttum. Ayağa kalkıp saçlarını tutup arkaya doğru attı. Saçlarını arkaya attı ve elini yüzünü yıkadı.
-Özür dilerim.-Özür dileme sadece git.
-Gidemem! Seni yalnız bırakamam!
-Neden sana paranı da verdim. Bitti neden hâlâ yanımdasın?
-Neden biliyor musun? Çünkü senden uzaklaşamıyorum. Istemeden düşünüyorum seni. Hele şu durumdayken seni bırakmamı isteme. Hastaneye gidiyoruz.
Elinden tutup hızla dışarı çıkardım. Arabayı Park ettiğim yere gelince içeri girmesini sağladım ve sürücü koltuğuna oturdum. Önüne doğru eğilip kemerini taktım ve motoru çalıştırdım.
-Neden hastaneye gidiyoruz?
-Bakıyorum da sakinleştin. Bunu benden neden sakladın bilmiyorum ama sana çok sinirliyim. Defalarca sağlığına dikkat et dedim ama sen beni dinlemedin.
-Be saçmalıyorsun Chanyeol-sshi
-Kanser olduğunu neden bana söylemedin?
-Ne zaman öğrendin?
-Hastaneye kaldırıldığında. Hanımefendi bizden gizliyor. Neden tedaviye başlamadın. Ya gecikseydin!
-Chanyeol-sshi gitmek istemiyorum lütfen indir.
Arabayı durdurdum ve bağırarak
-Ne demek gitmeyeceğim! Ya kanser ilerlerse!-Kimsin ki bana bağırıyorsun. Dayanmaya çalışıyorum ama yok!
Kapıyı açıp dışarı çıkınca peşinden indim ve yanına gittim.
-Çabuk arabaya bin Na-Hee! Seni hasta halinle burada bırakamam.
-Lütfen bırak. Yalnız kalmak istiyorum. Başımdan birsürü şey geçti ve ben sadece yalnız kalıp kafamı dinlemek istiyorum.
-Tamam git hadi. Birdaha yanına dahi yaklaşmayacağım. Seni rahatsız etmeyeceğim. Bitti.
Hızla arabaya bindim ve onu arkamda bıraktım. Bitti. Sonunda kurtuldum. Rahatladım. Hadi bakalım gelsin kızlar...
~~~
Son part. Şimdi saçmalamayalım. Bir insanın hafızası bu kadar kısa bir sürede gelmemeli ama uzatıp bunaltmak istemedim. Büyük ihtimalle kısa sürecek yani hikâyeyi uzatmak istemiyorum farklı türde yazmaya başlayacağım. Dimi en iyisi bu❗💫❗Medyaya doğru kayalım o zaman.❤💫❤💫❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Rain~ \ Park Chanyeol
FanfictionYağmurlu bir günde elimde beyaz şeffaf şemsiyem ile yürüyordum. Bugünü diğer günlerden farkı yanımda dolaşan koca kulaklı çocuktu. ~~~ -Hey sen gerçekten sinir bozucusun Yoda! -Sende öylesin kırmızı burunlu! -Yaa! Bana kırmızı burunlu demeyi kes! -S...