•2•

222 24 4
                                    

(Resimdeki Kraliçe Mariam.)

)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Shea ülkesi, her zaman olduğu gibi bugünde huzur veren bir aydınlıktaydı.
Koridorda yürürken, sütunların arasından sızan ışık zeminde bir desen oluşturuyordu. Elimde tuttuğum iksir kitabını göğsüme yaslamış, ayağım, her zeminle buluştuğunda ki o ses eşliğinde iksir dersine yetişmeye çalışıyordum. Uzun koridorlarda sadece ben ve Amore sarayının korucuyu elfleri vardı. Bizleri ve sarayı korumak için eğitim görmüşlerdi.
Kraliçe Mariam'a duydukları saygıdan dolayı Shea ülkesinin dört bir yanını korurlardı. Çünkü burası hepimizin eviydi.
Büyüde ustalaşmış cadılar, büyücüler, periler, elfler, satirler, troller kurtlar, vampirler ve daha binlerce kendini gizlemeyi seçen, görünmek istemeyen varlıklar hepsi burayı korumayı görev bilirdi.

Son elfinde reveransına karşılık verdikten sonra büyük, ağır, tahtadan ve üzerinde ağaç motifi oyulmuş olan kapıyı tek elimle iktirip büyük ve kalabalık odaya girdim. Tam da tahmin ettiğim gibi iksir dersi başlamıştı. Bayan Palladium, önünde meşhur kazanı ile masasının yanında bekliyordu.

"Özür dilerim." dedikten sonra cevabını bekledim. Başını aşağıya yukarıya sallayıp elliyle dersini dinleyen perileri işaret etti. Bu yerine geç demekti. Biz periler nazik ve hoşgörülü varlıklardık. Kötü davranmazdık birbirimize. En azından bu Amore sarayı için geçerliydi.

Henüz olgunluğa varamayan varlıklar sihir ya da büyü yapamazlardı. Yalnızca tehlikelere karşı sadece kendimizi korumak amacıyla iksirler ve savaşmayı öğrenirdik. Tabi sonrasında olgunluğa eriştiğimizi gösteren, en son zorlu mücadeleyi geçtikten sonra sembolik olan dövmelerimiz oluşurdu. Sonrasında sihir ve büyü yapabilirdik. Bunu yapabilmeyi gerçekten iple çekiyordum. Amore sarayında sanırım iksir yapmada en başarısız bir ben vardım.

Bayan Palladium önündeki kazanına attığı son malzeme olan, ezilmiş biber tozundan sonra kepçeyle karıştırmaya başladı. Sessiz sınıfta sadece kazana çarpan kepçe sesi yankılanıyordu. Bayan Palladium'un kazanı özeldi. Unicorn kılından yapılmıştı. Bu yaptığı iksirlerin en tutarlı olmasını sağlardı. İksir dikkat gerektiren bir işti; tek yanlış hareket yıkıma götürürdü.

"Bu iksir en kolay ama en etkilisindendir." Kolay derken benim yüzüme bakmıştı. Bu kinayeli bir bakıştı."Genellikle nezle ve grip olanlar için kullanılmaktadır." dedi elindeki su damlasına benzer cam şiseye iksirden biraz doldurdu.

"Layla" dedi Bayan Palladium. Hepimiz kafamızı ona çevirdik. Günlerdir hastaydı. Burnunu çekip duruyordu, rengide solmuştu. Zavallı Layla.

Bayan Palladium'un yanına gitti ve elindeki şisenin içindeki iksiri içti.
Yüzü kıpkırmızı olmuştu ve kulaklarıdan neredeyse ateş püskürecek gibi görünüyordu. Yaklaşık yarım dakika sonra Layla'nın rengi yerine gelmişti. İyileşmişti.

•Ay İncisi•  #ilmelistan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin