YARININ ANISI

26 3 3
                                    

Arkama dönmek için vaktim kalmamıştı. her neyse olanca gücüyle üstüme zıpladığında yüzüstü yere kapaklandım. Sol elimi cevirip üstümde debelenen şeyin başini tuttum. Bir insan veya zombi kafasinda olamayacak kadar çok tüy vardı.Elimle başını kavramış, boynumdan olabildigince uzakta tutuyordum. Kafamı çevirdiğimde pek de sevimli olmayan bir köpek ağzında ne kadar salya varsa yüzüme boşalttı. Onu öldürmeli miydim? Eğer biraz daha burada durursak açlıktan gebermemek icin köpek eti de olsa onu yerdik. Bu sırada köpeğin üstümden hafifçe kalktığını farkettim. Şidmi dili dışarıda gözlerini bana dikmişti. Vereceğim kararı zorlaştırmak istiyordu sanki bakışlarıyla. Bana öyle bakarken onu öldüremeyeceğim kesindi.bana bakmayı kesip yeğenime yaklastı. Sürekli dışarda olan diliyle sanki tedavi edercesine yüzünü yaladı. Artık verilecek bir karar yoktu. Kıyametin ortasinda kendimizi bile doyuramazken bir de köpek çıkmıştı başımıza. Yanıma geldiğinde kafasını okşayıp gülümsedim.
"Ne koysak senin adını?"
Sanki çok sacma bir soru sormusum gibi gulercesine inledi.

Çakır iyi bir isim gibi.

Gözlerini kısıp esnedi. Bunu onaylama olarak kabul edip sırt üstu uzandım. Çakırda yanıma yatmış kesik kesik soluyordu.
" burada hep birlikte gebereceğiz çakır. Bir zombinin dişlerinin arasında lime lime edilmekten iyidir aslında.
Cakır ıslak kara burnunu dizime dayadı.
" hem sen nasıl düştün bu çukura.

Surekli oynayan kulakları iki saniyeliğine hareketsizleşip dikildi. Başını ilerdeki kayaların arasına dogru kaldırdı. Beni ürküten bır hızla ileri atıldı. Saatlerce aç kalmaktan içinde gram enerji kalmayan bacaklarımı unutup peşi sıra atıldım. 100 metre kadar koştuk. Kayaların geçilmez bir set olusturdugu yere geldik. Cakıra küçümsercesine baktım.
İlk zamanlarda bende böyle deli gibi koşmuştum kuçu kuçu . Ama gördüğün gibi çıkış yok.

Köpek beni duymamışcasina kayalara yaklaştı. girdiği yerde birkaç çalıdan başka bir şey yoktu. Merak edip eğilerek yanına geldim . O sırada gözüm dipdeki bir çalıya takıldı. Çalıyı bir hamlede söküp kalan yeri baştan aşagı süzdüm. Aman allahim !
Yarım metre genisliginde bir yarık sırıtırcasina bana bakıyordu. Kendime okkalı bir küfür savurdum. bunca zamandır etrafta dolasıp hicbir cıkıs bulamamıstım . Köpeğin gururla dikilen kulaklarinin arasindan basini oksayip yegenimin yanina dondum. Ter içinde belli belirsiz tebessum ederek yatiyordu. ruyasinda her ne gorduyse burdaki hayattan guzel oldugu kesindi. onu kaldirip burdan defolup gitmeden once son bir isim vardi. Kardesimi ve kocasini son bir kez ziyaret etmek. Elimden geldigince kısa kesmeye , hicbir sey dusunmeden , aglamadan bitirmeye calışmıştım oysaki. Ölümün katı acılığını unutmaya çalışmıştım. Kendimden kocaman bir parcayı geride birakarak uzaklaştım o koca uçurumdan. yeğenim kucağımda,  dünyada kalan son neşe kendindeymiş gibi surekli kuyrugunu sallayan bir kopekle yola koyuldum.
Asfaltta kazadan kalma lastik izleri vardı.  Devrilmis kamyon boynunu özur dilercesine bükmüs ilerde yatıyordu. Nereye gidecektim şimdi? En yakin şehire kilometreler vardı.Tabi hala bir şehir kaldıysa. Yoldan hiçbir arabanın geçmemesi de pek iyiye işaret degildi. Batıya doğru dönüp yürüdük. sürekli yürüdük.Yurumeye başladıgımızın 2.günü yegenim hala yarı baygın sayıklayıp duruyordu. Yağmurda ıslandıgımız bir gecede toplayabildiğimiz sulardan içe içe yürüdük . Az ilerde bir kaç terkedilmiş arabadan başka bir şey yoktu.Arabalar izledigim zombi dizilerinden aşina olduğum kadariyla yola capraz durdurulmus, caminda kanli el izi olanlardan değildi. Susuzluktan  inleyen Çakır' a dönüp:

Şimdi şunlardan birini düz kontak yapıp yürümekten kurtulacağız.

Köpek inanmamişa benziyordu.

Ama bil bakalım ne eksik?

çatlamıs dudaklarimı ısirıp başimı öne eğdim.
Düz kontak yapmayı bilmiyorum.

Arabalara yaklaşınca durup yegenimi yolun kenarındaki çimenlere bıraktım. Köpeğe yanında durmasını anlatmak için fısıldarken bir homurtu sesi etrafı sardı. Belimdeki bıçağı çekip arabalardan gri olanin ön camına yanaştım. Şöfor koltuğunda eskiden bir kadın olan zombilerden biri kıpırdanıp duruyordu. Emniyet kemeri hayat kurtarır sözünün canlı örneğiydi nerdeyse. Çünkü arka  koltukta kundakta bir bebek vardı ve küçük ayakları kıpırdanıp duruyordu. Arka camı tuzbuz etmeden iceri girmenin bir yolu yoktu. Camı kırıp kapağı açtım. Döşemedeki camlar değdikçe tatlı bir sesle çıtırdıyordu. Zombi kadın beni görünce iyice çıldırdı. Kafasını direksiyona vuruyor, köpek gibi hırlıyordu. Bebeğe geri döndüm. Bunca derdin arasında bir de bebek ortaya çıkmıştı. kundağıni bozmamaya dikkat ederek yavaşca kaldırdım. Kıpırdanıp duran küçük bedenin kafasındaki bereyi kaldırıp minik yüze bakmak için yeltendim. O sırada rüzgar gibi bir şey beni yere savurdu. Çakır elimdeki  bebeği yere yatırıp minik başı birkac hamlede gövdesinden kopardı. Kanım donmus ona bakıyordum. Yavaşca geri donüp  bana aptal aptal baktı. ben ise yerdeki bebegin başina bakıyordum. Yetişkin olanlarını çok görmüştüm ama bir bebek zombi midemin feci şekilde kasılmasına yetti. Çakır olmasaydı belkide o küçük çenenin icindeki , ortaya cıkınca kim bilir ailesini nasıl sevindirmiş  minik dişlerden birinin küçüçuk bir dokunuşu derimi delecekti. Bu yaştaki bir bebek dişi elbetteki elimi parçalamazdı ama bir damla kan onlardan olmama sebep olurdu. Geçirdiğim şok kulaklarımda yankı yaparak kalbime doğru iniyordu. Ayaga sendeleyerek kalkip Çakırın başını okşadım.
Evlat bu ikinci hayatımızı kurtarışın.
Çakırın elimi yalayıp yerine geçmesine vakit kalmadan vınlayan bir ok arabanın soguk çelik kapısına çarpıp sekti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 30, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YÜRÜYENLER VE YAŞAYANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin