Kitapta gıda, ilaç ve sağlık politikalarının siyasi arka planlarını, dünyayı yöneten güçlerin bunu ne yönde kullandığı geniş bir biçimde anlatılırken özellikle GDO problemine odaklanılıyor. GDO tanımı itibariyle ve kavramlarla, siyasi, ekonomik, sosyolojik, sağlık, çevresel, dini yönden ele alınıyor.
Bakara suresinin 205. ayetinde ("O işbaşına geçtiği zaman, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekini ve nesli yok etmeye koşar. Allah bozgunculuk yapanları sevmez.") geçen ekini ve nesli bozmak ifadesini kitaptan aldığımız bilgilerle okuduğumuz zaman oldukça aydınlatıcı oluyor. Çünkü bugünkü GDO'lu yiyecekler insanlığı bir felakete doğru sürüklüyor. İnsanın fıtratına uygun olmayan besinler insanı hasta ediyor, hibrit ve kısır tohumlar insanları da kısırlaştırıyor.
"Günümüzde şeytanın rolünü, gıdayı silah olarak kullanan dev tröstler üstleniyor. Rockefeller, Rothschild, Monsanto, Cargill, IMF, DTÖ, CFR, Bush ya da Obama farketmiyor. Hepsi 'organik' olarak birbirine bağlı. 'Dünyanın kurtuluşu' olarak sundukları ise hibrit, transgenik, ebter ve genetiğiyle oynanmış tekno gıdalar. Kadınları kısırlaştıran, çocukları hasta eden, çiftçileri köleleştiren, doğayı mahfeden, kirli, ucube, haram gıdalar..."
Dünyadaki kimya, ilaç, tohum devleri dünyayı yöneten güçlerin elinde ve çıkarları uğruna insan öldürüp kısırlaştırabilmekteler. Laboratuvarlarda hastalık üretip belli ilaçlara mahkum ediyorlar. Mahkum ettikleri ilaçların içeriğini ise meçhul. Bu da büyük bir tehlike. Hükümetlere baskı, rüşvet gibi yollarla kendi kararlarını kabul ettirebiliyorlar.
"Sunacağımız örnek gıdanın nasıl silaha dönüştürüldüğünün anlaşılması için oldukça önemlidir. İlk örnek şöyle: 'Epey zaman önce Sudan'da idim, bir İslam ülkesinde. O zamanlar Hasan Turabi, Sudan'ın ilham kaynağı idi. Bana soğuk içecekler ikram ediyordu ve arasında Coca-Cola da vardı. Kendisine 'Afedersiniz Turabi, Coca-Cola'nın burada bulunması beni çok şaşırttı' dedim. Turabi bana, 'Ben de sizin gibi düşünüyorum fakat Coca-Cola'yı yasaklatmak istediğimde ABD hükümeti bana, 'Bunun ithalatını yasaklarsanız, araçlarınızın yedek parçaları size verilmeyecektir' tehtidinde bulundu' dedi.'"
"Devletlerin kandırılması için Dünya Bankası ve IMF'yi, tüketicilerin kandırılması içinse medya ve akademik çevreleri kullanan ABD ve ABD'li şirketler, dünyada gerçek ihtiyaçtan oluşan talebin karşılanması yerine arzın tüketilmesi sistemini getirirler. Gittikleri her yerde işe ilk olarak yerel değerleri ve yerel ürünleri yok etmekle başlarlar.
...
Bedenlerini dik tutmakta zorlanan, ortak hafızadan yoksunlaştırılmış toplumları gerektiğinde serseri bir mayın, gerektiğinde güdümlü bir füze, gerektiğinde de sadece ve sadece hazzı için yaşayan bir canlı sürüsüne dönüştürme bu şirketlerin temel amaçlarındandır."
Kitapta daha çok mevcut düzen üzerinde durulmuş. Çözümlerden çok farkındalık oluşturmak adına bilgi verilmiş. Bu belki bir eleştiri olabilir. Biz de bundan sonra neler yapabileceğimize dair bir yazı hazırladık.
Bundan sonra hayatımızda ne gibi değişiklikler yapabiliriz?
Ø Meselenin önemini kavrayalım ve helal harama dikkat etmeye bedenimize en güzel şekilde muamele etmeye niyet edelim.
- Bilgili ve şuurlu olmamız çok önemli. Yediğimiz gıdalar bizi oluşturduğu için bu konuda bilgili olmaya gayret edelim.
- Katkı maddeleri hakkında bilgi sahibi olup etiket okumayı alışkanlık haline getirelim. Bilmediğimiz bir maddeyi gördüğümüzde onun zararsız olduğundan emin olmadan o maddeyi tüketmeyelim.
- Tercihlerimizi albenilikten ve ucuzluktan kurtarıp, helal ve temiz olana yönelelim.
- Üreticilere sorular sorup onlara şuurlu bir tüketici topluluğunun oluştuğu mesajını verebiliriz. Sorguladıkça onlar da kendilerine çeki düzen vermeye başlayacak. Arz talep meselesi. Biz tüketmez isek onlar da üretemezler. Bu konuda mümkünse toplu olarak hareket etmek sesimizin daha gür çıkmasını sağlar. Yani bilinçlenirken etrafımızı da bilinçlendirmeliyiz. Gimdes gruplarında aylık mail listesi oluyor. Firmalara mail atıp Gimdesten helal sertifika alması isteniyor. A101, BİM gibi her yerde olan marketlere helal sertifikalı ürünler getirilmesi talep ediliyor.
- Mutfağa daha fazla girmemiz, sağlığımız doğru orantılı diyebiliriz. Ekmek, yoğurt, sirke v.s gibi besinleri evde kendimiz hazırlamalıyız. Ekmeğin içine 70 civarında katkı maddesi, yoğurdun içine jelatin v.s. girdiğini düşünürsek en temel gıdalarımızı kendimiz üretmenin ne kadar önemli olduğu anlaşılacaktır.
-"Hayvanlar gibi yer içer" ayetine muhatap olmaktan imtina edip tefekkür ederek yavaş yavaş, belki az ama kaliteli beslenmeyi tercih edelim. Hadis-i Şerife göre kâfir 7 mideye; mümin 1 mideye yer. Genellikle insanların çoğu ihtiyacından çok daha fazlasını tüketiyor. Hâlbuki daha azıyla da doyabiliriz. Bunun için de tabii beslenmemiz gerekir. Endüstriyel beyaz ekmek yerine ekşi mayalı tam buğday ekmeği tüketmek gibi.
-Çok mecbur kalmadıkça dışarıdan bir şeyler yememeliyiz. "Canım sıkıldı dışarıda yemek yiyelim." kültürü aslında bizim kültürümüz mü bunu düşünmemiz gerekir. Yemeği yapan kişinin ruh hali bile yemeğin şifasını etkilediğini biliyorken dışarıda yapılan yiyeceklerin kimin tarafından yapıldığını, abdesti hatta gusül abdesti olup olmadığını bilmediğimiz gibi içine kattıkları katkı maddelerini de bilmiyoruz. Mesele sadece etin helalliği ile kalmıyor maalesef.
- Paketli, işlenmiş gıda(bisküvi, cips, çikolata v.s.) tüketmekten kaçınalım. İlla tüketeceksek helal sertifikalı olanını tercih edelim.
Zevklerimizi helal dairesinde yaşayalım. Bu konuda Allah'tan yardım isteyelim. Biz gayret ettikçe o hiç ummadığımız yerlerden kapılar açacaktır. Allah yardımcımız olsun. Bizlere, inşaAllah geleceğin anneleri olarak ne kadar büyük bir görev düşüyor. Bunun bilincinde olalım.
Vesselam...
YOU ARE READING
Mart Ayı Tahlil Notları - 2017
Non-FictionÂsım'ın Nesli Okuma Gruplarının Mart ayı içerisinde yapmış oldukları kitap kritikleri notlarını içerir.