Bölüm 2

2 2 0
                                    


Belki hayaller korkularımızı yener...Anonim


Daha ne kadar üzülebilir ki insan? Her gün aynı ruh halinde dolaşmak sizce de zor değil mi? Bir gün iyiyken bir gün kötü olamaz mıyız? Evde hayalet gibi dolaşmak, kimseyle konuşmamak ve her saniye başka birinin kılığına girmek en iyisi sanırım. Ruhu sıkılmayan , acısı olmayan veya mutluluk amaçlı yazar insan. Kalemin, klavye tuşlarının ya da eski bir daktilonun üzerinde kayan parmaklar içimizdeki ateşi yansıtmaz mı?

Elimden gelse her gün okur her gün yazarım. Nereye yazdığım önemli değil. Nasıl yazdığımın da bir önemi yok aslında. Sadece parmak uçları hareket eder ve sadece duygular konuşur. Konuşacak insanı bulursun da yüzüne bakarak konuşamazsın ya . Ha işte benim durumum öyle. Neden umursamaz olamıyorum diye soruyorum bazen. Bazen de benim ne derdim var ki diye? Ama yok bulamıyorum. Etrafımı bohem bir hava sardı ve ben bu havada gökyüzünün maviliğinden bi'haberim. Yorulmak, pes etmek yok. Hayatının çoğu acımasızlığına rağmen dik durmak var. Duygusu karışık insanlardanım ben. Herkes yanında birilerini ister ama ben yalnızlığı seviyorum. Yanlışı veya doğruyu bilmiyorum ve sadece yürüyorum. Bu yolun sonu var mı bilmem ama sonunda bir ışık bulacağımı biliyorum. Beyaz bir ışık. Belki biraz maviye kaçar rengi. Turkuaz mavisi de olabilir. Beklerim. Işığı bulana kadar beklerim.

Gecenin laciverti ile tanın kızıllığı buluşsun. Yıldızların ışığı yetmesin , gece gündüze kavuşsun...

                                                                                                                                       Vuslat Aras   Günlük No: 51



Kalemi masanın üzerine bıraktım. Düşüncelerimi bu şekilde yazıya dökmek beni rahatlatıyordu. Gece kitabımla balkonda uykuya daldıktan sonra yine bir gürültü ve hemen ardından savrulan bir küfürle uyanmıştım. Sanırım komşularım yeniden kolilerini devirmişti.

Önemsemedim. Ses yapmamış olsalardı sabaha kadar orada uyuyup hasta olacağımı bildiğimden dolayı sevinmiştim de. 

Odama girdikten sonra uyku tutmamıştı haliyle. Yine kabus görebilirdim. Bu yüzden fazla uyumazdım. Bunu bildiğimden de günlüğümü elime alıp yazmıştım zaten.

Günlüğümü de en sonunda çekmeceme koyduktan sonra pencereme baktım. Hava aydınlanmaya başlıyordu. Okula gidene kadar güzel bir duş alıp kahvaltı edebilirdim.

Banyomun kapısını açıp içeri girdim ve duş başlığımı ayarladıktan sonra elime çilekli duş jelimi aldım. Çilek en sevdiğim meyveydi.

Rahatlatıcı bir duşun ardından saçıma baş havlusunu sarıp -sadrazam misali- mutfağa ilerledim. Buzdolabını açıp içinden kahvaltıları çıkarırken bir yandan da şarkı mırıldanıyordum. Şarkıya uygun el kol hareketleriyle de şarkıya eşlik ederken kapı zilini duydum.  Saate baktığımda sekize gelmiş olduğunu gördüm. Duşta bayağı vakit geçirmiştim anlaşılan.

Kapıdaki kişiyi fazla bekletmemek adına kafamda sarığımla kapıya ulaştım. Kapı dürbününden baktığımda bunun dün taşınan , balkonda gördüğüm genç olduğunu fark ettim.

Kapıyı açtığımda sıcak bir gülümsemeyle bana baktı. 

''Merhaba yeni komşu. Ben Pamir. Karşı daireye yeni taşındık.''

Sıcak kanlı birine benziyordu. Güldüm.

''Merhaba. Ben de Vuslat.''

''Şey Vuslat malum yeni taşındık. Çay şekerimiz yok ve en yakın bakkal çok uzakta rica et-''

Yıldızlara AitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin