"Dünyadasın ve bunun bir tedavisi yok."
Kulaklarım uğulduyordu.Boğazıma yapışan nefes işimi zorlaştırırken tutunacak yer aradım.Duvara dayadım elimi.Yalnızlığım tekrar günyüzüne çıkarken spikerin sesine kulak verdim.Şehit olan askerlerin isimlerini sayıyordu.Her saydığı isimde şükretmeye utanıyordum.Ömer'in adı yoktu ama ben sevinemiyordum.Gözümden akan bir yaşı silerken annem ve babama baktım.Yaşlı gözlerle askerlerin resimlerine bakıyorlardı.Muhtemelen ağabeyimi düşünüyorlardı.
Bunu fırsat bilerek odama gittim.İtiraz etmeye halim yoktu.Hoş,etsem de kabul ederler miydi orası muammaydı.
Ertesi gün akşama kadar yeni aldığım kitapla uğraşmıştım.Annem kapının önüne gelip iki de bir hazırlanmamı söylüyordu.Şeytan diyordu ki giy kefeni gir mezara de ki al sana hazırlık.
"Deniz son kez uyarıyorum seni birazdan misafirler gelecek."Bastırarak söylediği sözlere karşı gözlerimi bayarak tepki gösterdim.Tabi bunu görmeyerek gitti odamın kapısından.
Vakit akşam olunca elime gelen kıyafetlerin uyumuna bile bakmadan giydim.Ne yapabilirdim?En fazla istemiyorum der otururdum.Onlarda böyle bir gelin istemezdi zannımca.
Odamın küçük balkonuna gidip hava aldım.Bahçenin içerisindeki ağaçlardan kuş sesleri geliyordu.Ne de güzel özgürlerdi.Bir yanım rahatken diğer yanım diken üzerindeydi.Ya işler istediğim gibi gitmeseydi de o yüzük parmağımda olursa..?
Ara sokaktan gelen, çığlığa benzer bir ses işitir gibi oldum. Yanlış duyduğumu varsaydığım anda tekrar kadın çığlığı yankılandı sokaktan. Belki yaptığım yanlıştı lakin zorda olan biri vardı belliydi.Ani bir hareketle balkon demirlerinin üzerinden atladım.Evimiz giriş katta olduğu için bahçeye atlamam kolay olmuştu.
Üzerimdeki uzun hırka bahçedeki çalılıklara takılıyordu.Ayaklarımda ev terlikleri,koşar adımlarla sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Tam ara sokağa girdim ki gördüğüm manzarayla bağırmamak için ellerimi ağzıma kapadım.
Bir adam, yaşı belki yirmi beş civarında olan kadının çantasını zorla almaya çalışıyordu. Kadın direndikçe adam hırpalıyordu. Ve işin ilginç tarafı kimse yardıma gelmemişti. Sesi ben duyduğuma göre bu sokakta kalanlar da duyabilirdi öyle değil mi?
Daha fazla sessiz kalmayarak yerde gözüme kestirdiğim taşı alıp yanlarına sessizce yaklaştım. Kadın beni görmüştü. Ama elimle sus işareti yapıp" Bismillahirahmanirrahim" diyerek taşı adamın kafasına geçirdim. Adam ilk önce afallasa da daha sonra kafasına yediği darbeyle yeri boyladı.
Böyle konularda soğukkanlılığımı koruyordum. Şimdi olduğu gibi, hâlâ şoktan çıkamamış kadına doğru elimi uzattım. Kadın tesettürlüydü. Yaşadıklarından dolayı eşarbı bozulmuş, üzeri yırtılmıştı. Ve elleri titriyordu. Dudaklarını araladı;
"B..ben ila..ilaç..için"
"Tamam abla bak kurtuldun hadi ver elini kaldırayım seni. Arayacak kimsen var mı? Ben şimdi polisi arayacağım zaten. Senin ulaşmak istediğin biri var mı?"
Kadın hâlâ inanmayan gözlerle bakıyordu bana. El-insaf! Hiç kimsemi duymamıştı sesi. Tabi kimseye ucu dokunmadığı için ilgilenmemişti. Ya hû hiç demezler mi yarın benim başıma da gelebilir bu? Bir yardım edeyim, hiç değilse birilerini arayayım?
Düşündükçe sinirlendiğimin farkına vardığımda hemen toparlandım. Kadın ellerini bana doğru uzatıp ayağa kalktı. Sonra bana öyle bir sarıldı ki ağlayarak,istemsizce gözlerimin dolduğunu hissettim. O sırada polis arabasından yankılanan siren sesi sokağı doldurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım Kalan Sevda
Espiritual"Kalp dediğin bilir imkansızlık şiirini de ya gözlerim? Gözlerim en yaralı yerim benim.Gözlerim gözlerinsiz kalınca ben sabahı nasıl ederim? Kararmaz mı bütün dünyam bir ömür? Ya nasıl öğreteyim sendeki imkansızlığımı ellerime? Bir an bile kavuşamay...