Huzur içinde yatarken beynim gene bir alarm gibi uyandırmıştı beni sabah namazına. Gözlerimi açamasam da bilincim yerindeydi.
Derince bir nefes alıp verdim ve gözlerimi açmaya zorladım. Hemen uyanıp Rab'bim'in huzuruna çıkmalıydım.
Gözlerimi yavaşça açtım. Karşımda ki beyaz tavana bakarken üzerimde ki sıcaklık yüzünden neredeyse terlemiştim.
Sol elim karnımın üstündeyken sağ elimi hareket ettirdim. O an hissettiğim insan eliyle yüzümü sağa çevirdim. Hemen yanımda mışıl mışıl uyuyan bir adet Güneş vardı. Huzurla uyurken bulunduğu pozisyona baktım. Sol yanına yatmış sol elini de yanağının altına koymuştu. Sağ eli ise, sağ elimin üstünde güzelce kavramıştı.
Güneş'e bakarken gözüm ellerimize kaydı. Elimi öyle bir tutmuştu ki sanki çok kıymetli bir şeyi tutuyormuş gibiydi.
Bu manzara karşısında tebessüm ettim. Aklıma, beni sevdiğiyle ilgili türlü düşünceler gelse de sabah namazının aklıma gelmesiyle elimi onu uyandırmamaya çalışarak yavaşça çektim. Ardından yavaşça ayağa kalktım ve ses çıkarmadan odadan çıkıp banyoya gittim.
Banyoya girer girmez hemen kapıyı kapattım ve kapıya yaslandım. Ellerimi yanaklarıma götürürken ne kadar sıcak olduğumu fark ettim. Allah'ım!
Banyoda ki halıya bakarken sıcaklığımın sebebini çözmüştüm. Güneş eskisi gibi olduğu için mutluydum ancak ona bu kadar yakın olmak alışık olduğum bir şey değildi. Aynı evli çiftler gibiydik. Bir dakika, biz zaten evliydik!
Başımı olumsuz anlamda salladım ve "Umutsuz vakayım" dedim. Ardından Besmele çekerek abdestimi almaya başladım ve sonsuz kudrette ki Rab'bim'in huzuruna çıktım.
Namazımdan sonra dakikalarca seccadenin üstünde oturdum ve dua ettim. Çok günah işlemiştim bu yüzden tövbemi yaptıktan sonra "Allah'ım, kalan ömrümü geçen ömrümden daha hayırlı eyle" deyip duamı bitirdim ve ayağa kalktım. Seccademi katlayıp yerine koyduktan sonra ne yapacağıma baktım. Saat henüz erkendi ve benim yapacak bir şeyim yoktu. Etrafa bakarken perdeler gözüme takıldı.
Perdelere doğru yürüdüm ve hafifçe araladım. Gökyüzünden usul usul kar yağarken birden heyecanlandım. 1 haftadır yağmıyordu ve ben çok özlemiştim kar yağışını.
Olduğum yere çöktüm ve dizlerimi kendime çekip kollarımı bacaklarıma doladım. Kar taneleri, pencerenin ardından çok tatlı gözüküyordu. Hava hala gecenin karanlığından kurtulamamışken usulca yağan kar, bana 1 hafta öncesini hatırlattı. 1 hafta öncesine kadar ne kadar da negatif düşünüyordum? Halbu ki bir müslümana hiç yakışmıyordu.
Gözlerimi, şiddetini azaltan kardan ayırmayarak izlemeye devam ettim. O kadar güzel yağıyordu ki izlemeye doyamıyordum. Halbu ki 5 yıldır bıkmadan usanmadan izliyordum gökten yağan bu rahmeti.
Zaman ilerledikçe kar yağışı hızını azaltıyordu. Aynı zamanda da gökyüzünün rengi gecenin karanlığındandan açık griye doğru dönüşüyordu. Sahi saat kaç olmuştu acaba?
Parmaklarımla, namazdan beri yaptığım tesbihatımı bitirdim ve elimi yüzüme sürdüm. Allah'ı zikretmek gerçekten çok güzel hissettiriyordu.
İçimde huzurla dışarıyı seyretmeye devam ediyordum. Kar yağışı artık durmuştu. Hava her ne kadar kara bulutlarla çevrili olsa da aydınlanmıştı.
Olduğum yerde otururken birden kapımın açılmasıyla olduğum yerde sıçradım ve hemen arkamı dönüp kim olduğuna baktım. Sarı gözlere sahip adam, merak ve endişeyle kapımın kulpundan tutmuş bana bakıyordu. İçeriye niye bu kadar hızlı girdi ki? Ödüm patladı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR'IN GÜNEŞ'İ
Ficção AdolescenteO sarı hareler düştü aklıma birden. Onun sarı hareleri bana yaşamak için umudu fısıldıyordu sanki kulağıma. Biliyordu benim yaşamak istemediğimi. Ancak bakışlarıyla umudu fısıldayıp yaşamım olacağını haykırırken anladım ki asıl yaşamamak haram o...