#35 - Enkaz

180 32 71
                                    



Toprakları kurumuş, yağmura hasret bir şehirdim ben. Bir rüzgâr uğrayacak olsa semtime, önünü keserdi eşkıya. Tohumlarıma ulaşamadan gözleri oyulurdu rüzgârların. Ben kurudukça insanlar da ölürdü bir yerlerde.

Geçen zaman içinde öyle çok öldü ki insanlar, yalnız kaldım, yapayalnız. Yanmış evler, çökmüş binalar ve çocuk mezarları vardı biraz. Dahası yok; kalbim, ruhum, her yerim enkaz....



BÖLÜM OTUZ BEŞ - ENKAZ




             Saat 20'yi geçmişti, zaman ilerledikçe geriliyordu. Arzu'nun iki saatten uzun bir süre gecikmiş olmasına hem sinirleniyor hem de endişe ediyordu. Daha fazla bekleyemezdi; evine gitmeye karar verdi. Yerinden kalkıp yatak odasına gittiği anda zil çaldı.

Duyduğu sesle birlikte kalbi yeniden odacıklarını yırtarcasına kam pompalamaya başladı vücuduna. Koşarak kapıya gidip dürbünden baktı, evet, gelen Arzu'ydu!

Kapı kolunu tuttuğu anda şortunu fark etti. Yeni bir koşturmacayla odasına gidip yatağın altına koyduğu pantolonunu çıkarttı.

Ütüsüz haliyle arasında pek bir fark yoktu... Zil tekrar çalmaya başladığı sırada masanın üzerine bıraktığı anahtarları ve cüzdanı cebine koyarak kapıya koştu.

Arzu kendini iki saatten uzun bir süre bekletmişti, şimdi onu kapıda iki üç dakika bekletse ne olurdu ki?

Bu soru beyninin uzak sokaklarından yıldız gibi kayıp geçti.

Kapıyı açmadan önce ev girişinin hemen solundaki aynanın karşısına geçti. Sevgili olmayı teklif ettiğinde de aynı elbise vardı üzerinde, hatırlayıp gülümsedi. Uğurlu kıyafetiydi bu...

Hemen sildi gülümsemesini, sert görünmek için yüzünü olabildiğince sertleştirdi, ne de olsa saatlerdir bekliyordu. Göbeğini de içine çektikten sonra artık kapıyı açabilirdi.

"Hoş geldiiin!"

Kapıyı açıp Arzu'yla göz göze geldiği anda yüzündeki sertlikten eser kalmadı. Bu kadına karşı sert olmak ne kadar da zordu.

Arzu ise bitkin görünüyordu, "Hoş bulduk" dedi içeri girerken.

"Çok geç kaldım özür dilerim, son anda kliniğe gelenler oldu, işimiz uzadı. Sonra telefonum şarjı bitti"

Can gülümsemeye devam ediyordu.

"Sorun değil" dedi.

"Zaten ben de işlerimi şimdi bitirdim."

Birbirlerine sarıldıktan sonra salona geçtiler.

***




           Tablo göz alıcıydı. Bembeyaz masa güzel kadının üzerindeki kırmızı elbiseyle rüzgâr ve bayrağın dansını resmediyordu. Can, milliyetine sevdalı bir vatanseverin gözleriyle sevgilisini izlemeye devam ederken Arzu da masaya bakıyordu.

"Çok güzel görünüyorlar, ellerine sağlık."

Gülümseyerek yanına yaklaştı ve kadının arkasından sarıldı Can.

SESLİ KİTAP - Cennet BeyazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin