Gece karanlıkta birkez daha yola koyuldular. Hiç ses çıkarmadan saatlerce yürüdüler. Nihayet taburunun önüne yaklaştıklarında dur ihtari veren askeri dinleyerek ellerini kaldırdılar.
Amerikalı askerler zorla ikisini yere yatırıp tartaklamaya başladı.
Deniz su gibi akıcı Fransızca biliyordu. Ancak İngilizcesi yeterli değildi. Türk askeri olduğunu anlatmaya çalıştı. Tüm iletişim kurma çabaları boşa çıktı. Askerlerin Yoon u aramalarına engel olmak istedi. O an ensesine yediği dipçikle gözleri karardı.Birkaç saat sonra uyandığında revirdeydi. Başında Türk askerler nöbet tutuyordu.
Hemen Yoon u sordu.Yanımdaki genç! O nerde?
"Haa o mu. Onu Amerikalılar götürdü. Senide götürüyorlarmış. Kazım çavuş görmüş seni. Adam seni tanımasa işin yaştı tertip."
"Nereye götürdüler? Onun yanına gitmeliyim."
Yok tertip! Komutanın kesin emri var. Uyanınca yanıma gelsin dedi.
Hemen komutanlara uyandığı haber verildi. Aylarca öldü sanılan asker geri dönmüştü.
Anlatacağı hikaye ise herkesin ilgi odağıydı.Deniz Bölük komutanının yanına çıkarıldı.
"Anlat bakalım oğlum nasıl kurtuldum. Bu zamana kadar nerelerdeydin?
Emredersiniz komutanım. Ancak önce izniniz olursa birşey öğrenmek istiyorum."Komutan izin verince Deniz konuştu.
"Komutanım. Yanımdaki genç nerde öğrenebilir miyim?""Sorgu odasına götürüldü."
"Sorgu odasına mı? Komutanım onu görebilir miyim?."
"Sanmıyorum evlat."
"Komutanım ona can borcum var. Onu kurtarmalıyım."
"Endişelenme Amerikalılar tüm çekik gözlülereden korkuyor. Biraz sogular, bişey çıkmayınca salıverirler."
"Komutanım yalvarırım size . Onu orada bırakamam."
"Üzgünüm evlat o genç başının çaresine bakmalı. Neden bu kadar endişelisin?"
Öğrenirlerse ona zarar verirler!
Neyi öğrenecekler? Kimdi o?
Deniz bombayı patlattı.
"Komutanım o bir kız!"
"Ne kızı hergele dalga mı geçiyorsun benimle?"
"Hayır komutanım O gerçekten bir kız. Üstelik şu an yardıma ihtiyacı olabilir. Ne olur yardım edin. Onu oradan çıkarmalıyım."
Bu itiraf komutanı da yeterince endişelendirmişti.
"Tamam tamam. Hemen gidelim ama yolda tüm hikayeyi duymak istiyorum."
"Emredersiniz komutanım!."
Acele ediyorlardı. Binaya geldiklerinde bu ani görüşme isteği pek hoş karşılanmasada kısa süre sonra mutefikler görüşmeyi kabul etti.
Büyük odaya sadece komutan alınmış Deniz kapıdan çevirilmişti. Bu bekleme Deniz e bir asır gibi gelmişti.
Sonunda kapı açıldı ve komutan dışarı çıktı.
"Komutanım ne oldu. Onu bize verecekler mi?""Burda değilmiş."
"Ne demek burda değilmiş?""Onu merkeze götürmüşler."
"Tamam bizde gidelim o zaman."
"Üzgünüm evlat hiç birşey yapamam. Bu konu benim sorumluluğumu aşıyor."
"Ben gideyim komutanım. İzin verin gidip bulayım onu."
"Bu da mümkün değil. Zaten yarın sabah burdan ayrılıyorsun. Senin bulunma haberin tüm yurdu çalkaladı.
Başbakanın özel emriyle bir uçak gönderilecek senin için. Başkent Seul den seni alarak ayrılacak. Yurda dönüyorsun evlat.""İyi işte aynı yere gidiyorum. Komutanım size yalvarıyorum.
Bir çaresi olmalı.""Bir bakalım gün olmadan neler doğar. Birkaç görüşme yapayım. Yetkisi benden daha fazla birilerine ulaşırsak belki onu kurtarırız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAMDAKİ iZ
Romanceİlk hikaye BUĞULU CAM ın devamı niteliğinde yeni bir hikâye ile karşınızdayım . Yalnız başlayan bir yaşam mucadelesi. Not: Hikayedeki kurgu kişiler, yer, olay ve zaman tamamen hayal ürünüdür. Keyifli okumalar! İlk yayın tarihi: 01-11-2016