Bir kadın sevdim, adı bende kalsın. Çok güzeldi.
Bilirsiniz, filmlerde olur, kız ve erkek bakışacağı anı tahayyül eder ve göz göze gelirler. Biri gözlerini kaçırır, diğeri onu izleme isteği duyar. Ardından diğer bakışmada öbürü.
Lisenin sınav kasvetinden kurtulmuşken düzenlenen bir balo gecesinde gördüm ben o kadını. Belki ilk görüşüm değildi o güne kadar fakat ilk fark edişimdi, ilk sesini duyumsayışım. Göz göze gelmek için sürekli gözlerine baktığım tek kadındı.
Gözlerime çarptığı anı anımsıyorum şimdi gözlerinin. Kalbim yeniden inşa ediliyor gibiydi, nefesimi o zamana kadar hiç hissetmemiştim. İlk onunlayken nefes aldım ben, onunlayken doğdum, doydum. Suyun tadını ondan sonra fark ettim, müziğin ritmini.
Dans ettik o gece, durmadan. Tüm müziklerde aynı ritmi duyarak ve daha önce prova etmişiz gibi uyumla. Bir buse, ilk o gece canımı yakarak en ihtişamlı duyguya sürükledi.
Sürekli birbirimize bakarak ve göz kaçırmalarıyla asfalt yolda, ayakkabılarımız elimizde, el ele yürüdük. Gülümsediğimizi hiç yazmıyorum, o küçük mimiğe bir an bile dur diyemedik.
"Buradan sonra kendim gidebilirim." Yolun ortasında dönüp söylediği söz, bugünün katili, o güne ait; kendimi affetmeyeceğimin yemini o söz... Çok ısrar ettim. Gülümseyip semtinin güvenilir olduğundan bahsetti, bir şey diyemedim. Kabul ettiğimde yanağıma tırmanıp konan buse beni aptal etti belki de, emin değilim. Salına salına, beyaz elbisesini bir prenses gibi tutarak gidişine ve en son mutlu olduğu güne şahit oldum. En son mutlu olduğu geceye.
Ertesi sabah hafta içi ve sakin günlerden biriydi. Islık çalarak, gülümseyerek ve ona götürdüğüm açmadan küçük parçalar alarak yürüdüm gece yürüdüğümüz yolu. Kuşların sesi ağaç hışırtılarına karışıyor ve sabahları hâlâ bizi bırakmayan ılık esinti tişörtüme çarpıyordu. Aynı yol, aynı ben fakat farklı bir his vardı göğsümde, bir isim veremediğim.
Onun gözden kaybolduğu kaldırımdan ilerledim, ta ki onu görene kadar. Uzun bir elektrik direğinin yanında, bacaklarını kendine çekmiş, gece üzerinde olan elbiseyle oturuyordu. Yanına koşarak gittiğimi anımsıyorum. Sağına soluna bakıp bir yara aradım, başında bir kan. Avucunu açıp göstermişti bana, kurumuş kanı. Tek tek parmaklarına bakarken yüzündeki her şeyden habersiz, bebeklerin gülümsemesini andıran gülümseme vardı. Aniden donmuştu bedenim, aniden bir buz parçası gibi kırılıp erimiştim.
Boynunu görmüştüm, çatlak çatlak kanlanmalar ve mor izler; omuzlarındaki ve yanağındaki büyük parmak izleri... Hiç unutmayacağım, yanağımdan akan tek damlayı parmağının ucuyla sildi. Onu kucağıma alıp ayağa kalktığımda küçücük bir kız çocuğu gibi başını göğsüme dayadı ve oturduğumuz bankta hıçkırarak ağladı. Ne kadar bilmiyorum, dizimde oturup kaç damla akıttı, saymadım.
Bu yazıyı yazdıktan sonra onu almaya gideceğim, bugün klinikten çıkacak. Çıktığında ne hissedecek yahut her gün onu görmeye gittiğimde ne hissediyordu, bilmiyorum. Sadece... Sadece onun gülümsemesini görmek istiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kardelen.
Short StoryBir kadın sevdim, adı bende kalsın. Çok güzeldi. * Tüm kadınlara ithafen.