iii ► asker

265 51 4
                                    

"Dimitri! Oğlum!"

Kyría Veronika oğluna koştu ve ona sarıldı. Sabah yaralandığını öğrenince canından can gitmişti. Tanrı'ya şükür hiçbir şeyciği yoktu. Dimitri'nin başını göğsüne bastırdı.

"Ah, Dimitri... Oğlum, iyi misin? Neler oldu? Anlat hemen!"

Leon araya girdi çünkü abisinin istirahate ihtiyacı vardı.

"Mitera, ben sana anlatırım lakin önce abimi odasına çıkartmak lazım gelir. Hemşire yormamamızı söyledi."

"Ah tabi. Ben burada bekliyorum oğlum."

Son bir kez Dimitri'sine sarıldı kadın. Ah, ona bir şey olsaydı... Yaşayamazdı herhalde. O onun biricik Dimitri'siydi!

Leon abisinin kolunu omzuna attı ve onu yavaşça yukarı çıkardı. Bu sırada pateraslarını gördüler.

"İyisin değil mi asker?"

Oğluna ancak bir askerin bakabildiği kadar şefkatle baktı. Oğlanlar bunu umursamadılar bu pateraslarının her zamanki haliydi. Ancak bu kadar cana yakın olabiliyordu oğullarına karşı.

"İyiyim generalim."

Dimitri bunları dedikten sonra paterası başıyla onayladı ve yukarı çıkmaya devam ettiler. Leon yavaşça yatağına yatırdı abisini.

"Dikkat et, dikkat..."

Yastığını rahat edeceği şekilde ayarladı. Ardından ona yardım ederek ceketini çıkardı abisinin. Gömleği hemşire onu pansuman ederken yırtılmıştı bu yüzden ceket çıkınca direkt çıplak kalmıştı Dimitri. Leon hemen geceliğini getirdi ve yine büyük bir dikkatle abisine giymesi için yardım etti.

"Teşekkürler Leon."

"Önemli değil abi." sesi ve Dimitri'nin yanına oturdu. "Sahi, yormayacağım seni pek ama neler oldu?"

"Kordonda, bir patlama oldu. Neler olduğunu bizde anlamadık çünkü hiçbir gürültü olmamıştı. Birden insanlar birbirine girdi. Bende o sırada oradaydım, müdahale edeyim derken birkaç Türk subayı yaraladı beni."

"Patlama olduğunu bende duydum. Lakin, kim böyle canice bir şey yapabilir, aklım almıyor!"

Dimitri ona hak verircesine başını salladı. O da beklemiyordu doğrusu. Yalnızca bunu yapan Yunan değildi, buna emindi.

"Pekala, sen şimdi dinlen. Sabah mitera seni hastaneye götürür. Benim erkenden paterasla çıkmam gerekir."

Dimitri hoş bir kahkaha attı. Bu sırada canı acısa da belli etmedi. O hemşirenin dediklerinden sonra ona hak vermişti. O bir askerdi, dirayetli olmalıydı.

"Çocuk muyum ben Leon? Kendim giderim."

"Ya, sağlıklı halinleyken bile kendine sahip çıkamadın. Hem mitera buna kati suretle müsaade etmez."

Büyük oğlan kuvvetinin elverdiği kadar yanındaki yastıklardan birini alıp kardeşine fırlattı.

"Abinle düzgün konuşmanı tavsiye ederim Teğmen Leon."

Leon sadece güldü ve ardından onu odasında yalnız bıraktı. Böylece Dimitri sabahki kızı düşündü. Ona dediklerini. O lafı cidden Dimitri'yi ağır yaralamıştı.

Ne biçim askersin sen?

İster istemez bunu kafasına takmış olduğunu farketti. Neden bir Türk kızının dediği lafa alınmıştı anlamıyordu. Gururuna da yediremiyordu bu durumu. Uyursa belki geçerdi. Emin değildi. Yatağa yattı ve elleriyle gözlerini ovaladı. Uyumaya çalışacaktı. Hoş, unutsa bile yarın yine o kızı görecekti. Bu yüzden kendini yormamaya gayret gösterdi ve gözlerini kapatarak sakinleşmeye çalıştı.

•••

"Mitera cidden kendim giderim."

"Olmaz Dimitri. Lafımı dinle!"

Miterası fikrini değiştirecek gibi durmuyordu. Bu yüzden Dimitri çabalamaya bir son verdi. Zaten araba da yanaşmıştı hastaneye. Bir dakika sonra hastanenin kapısındalardı. Adam çok hareket edemiyordu bu yüzden önce miterası aşağı indi ve ona destek olarak oğlunu açık renkli binaya götürdü.

"Hangisiydi senin sargını saran hemşire? Adı neydi?"

Dimitri kendi kendine düşündü. O da kendisini tedavi etmeye dünden razıydı sanki! Bir şey yapmadığı halde kendini bir pislikmiş gibi hissettirmişti o kız.

"B-Bilmiyorum mitera." dedi ve o kızı görmek ümidiyle etrafa göz attı. Gördüğünde, kız az ileride başka bir askerle ilgileniyordu. Hali darmadağındı. Gözlerinin altı şişmiş ve kan çanağına dönmüştü. Herhalde tüm gece hiç uyumamıştı.

"Şu hemşire mitera."

Gözünün ucuyla kızı gösterdi ve ardından miterası onu bir yatağa oturtup kızı çağırdı. Aynı utangaç ifadeyle Dimitri'nin yanına geldi Yıldız Hemşire.

El çabukluğuyla Dimitri'nin gömleğini çıkarmasına yardımcı oldu. Ardından dün akşam iğnelediği sargıyı açtı ve yerinden söktü. Yaraya baktığında kabuk bağlamaya başladığını gördü. Hala hafif kanlı gibiydi. Yine dün sürdüğü merhemi alıp sürdü. Yavaşça adamın tenine yedirerek sürdü ve sargıyla geri sardı.

Diğer seferinin aksine adam Yıldız'a hiçbir şey demeyip sadece izlemişti. Yıldız bunu annesinin yanında olmasına bağladı. Hem bir şey demese ne olacaktı? Zaten Yıldız yeterince berbat hissediyordu. Onun zevzek laflarıyla moralini daha da bozamazdı.

"Hanımefendi, beyefendi bu akşam bir kez daha gelmeli ardından ben lazım ilacı size vereceğim sadece onu kullanacaksınız. Sargıya daha lüzum yok."

Kadın başını gülümseyerek salladı. Yıldız hızlıca yanlarından ayrıldı. Bu sırada daha birkaç adım atamadan sertçe biri tarafından durdurulduğunu hissetti. Arkasını dönünce bünün Mehmet olduğunu gördü. Ne arıyordu Mehmet burada?

"Mehmet? Ne işin var burada?"

"Konuşmalıyız Yıldız. Hilal'i çağır ve akşam üçüncü kattaki sağdan 5. odaya gelin. Önemli bir şey oldu."

nemesis ❂ [yıldız+alikemal/dimitri] #ASKIDA#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin