Ruh... Bedeni hayatta tutan şeydi.
Bir insan bedeninde, birden fazla ruh olabilir miydi? Milyonlarca ruhlar bedenlere dağılmışken birden fazlası bir bedene sığmıştı. Bir tarafı süt beyazı masumlukla yıkanırken, diğer tarafı taze kanın günahıyla, kokusuyla tanınıyordu.
İnsan kendi içinde yalnız mıydı? O değildi.
Dünya'nın en büyük günahları, insan zihninde işlenir demiş Oscar Wilde. Ben ilk günahımı hem zihnimle, hem bedenimle işledim.
Yıllar önce damarlarımda dolaşan masumluk hissi artık aynı değildi, artık tamamen ölüm kokuyordu. Ellerimde olmayan kanın görüsünü görüyor ve akışkanlığını hissediyordum.
Yıllar geçti, masumluk ifadeleri ve masum bir zihin ile yoluma devam ediyordum. Düzeltiyorum, öyle sanıyordum. Yıllar geçerken bilmediğim bir şey vardı, ben yalnız değildim.
Ben Mabel, gözlerinde bazen masumluğun bazen ise katilin bakışlarını taşıyan, henüz reşit olmayı yeni başarmış bir insanım, en azından benim bildiğim ben öyleydi. Tanımadığım beni sorarsanız, onu bende sizinle tanıyacağım ve benim Katil bakışlarım, kan kokan ellerim bana onun hiçte iyi biri olmadığını söylüyor. Benim masumluğumun aksine, onun benim sonum olduğunu söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MABEL | KİMLİKSİZLER
Misteri / Thriller''Gerçekte kimsin sen?'' diye fısıldadım, gözlerimde karanlık yoktu. Mabel'in kahverengileri ve acıları vardı. Çaresizliği ve yalnızlığı vardı. Kalbim acıyla sıkıştı, derin bir nefes almak istedim. Hayat bunu bile bana çok görüyordu, almadım ihtiyac...