Çok çok uzaklarda ;yalnız , kendini ölüme adayan ,çaresiz bir adam ... Kimsesi olmayan fakat bu kimsesizliği yaşlılıktan değil kaderine yazılmış çıkmaz yoldan .
Yaşadığı yer bir ada . Kasaba merkezinden kilometrelerce uzakta , kimsenin uğramadığı ara sıra bir haber ulaştırmak için kayıkla adaya gelen mavi gözlü , kaptanın çırağı görünümlü gibi genç Jon CARL . Nedense Bay Smith'e herkesden çok uğrar çünkü aslında bu genç Bay Smith'e içten içe bir hayranlık duyar-tek ve cesur görünümüne - .Gerçi Smith 'in hiç kimsesi yoktur .
Sabahın ilk ışıkları ... uzaktan polislerin uyarı kornaları gibi bir ses ilişiyor . Bu gelen ses Carl 'ın kayığının direğine bağladığı bir tür megafon gibi bir şeyin sesi .Bay Smith o esnada denize girmiş torunu atmaya çalışıyor . Nede olsa tabiat hep kendinden insanlara bir yardımda bulunuyor . Smith kahverengi gözlerini birazdan öğle sıcağına kendini hazırlayan güneşe karşı kısarak :
- Buyur , gel Jon .Nasılsın , yine ne haberlerin var ?- Merhaba, bu seferin ki şeriften .Al , yalnız kasbada sanırım göç olabilir . Bu yüzden seni çağırabilir , haberin olsun .
- Neden göç oluyor ?
- Orasını bizde henüz bilmiyoruz . Şerif halk meydanında öğleden sonra ki ikinci saate duyuracak .
- Duyuracakta beni ilgilendirmediğini düşünüyorum sonuçta kasabadan baya uzağım . Hem artık o kasaba halkı nereye gider ben anlamıyorum .- Bilmiyorum ,neyse benim gitmem gerek .Halk meydanı .
- Tamam .
Yüzünde şaşkın bir ifade .
Zarfın içini açıp katlanmış kağıdı okumaya başladı . Garip geldi normalde mesajı Jon sözlü olarak iletirdi ve bu seferinki kağıda gelişi güzel yazılmış olarak geldi . Smith bu kasbada doğdu ama artık kendini bu sesizlik kulubesine ait hissediyordu .
"Bay Smith ,
Daha iki hafta öncesine komşu şehirlerden nükleer bir saldırı gerçekleşeceği söylendi . Tek çare burayı terk etmekte yoksa herkes ölecekve yiyecek, giyecek hiç bir şey kalmayacak bu yüzden sizinde o adayı terk ederek kasabaya gelmenizi rica buyuruyorum . " Şerif Richart .
Sonunda kasabaya ayak bastım fakat kimse ortalıkta görünmüyordu . Herhalde meydanda toplanmış olmaları gerek . Biraz ilerledikten sonra Richart'ın sesi kulağa ilişiyordu -kara tahtayı uzun tırnaklarla çizen ses gibi - kalabalık arasında ilerlemeye başladım .
Richart konuşmaya başlamıştı :
- "Sevgili halkım sizi buraya çağırmamı az çok tahmin ediyorsunuzdur kulaktan dolma bilgilerle . Bir de benden dinleyin , komşu şehirlerden bizi uyardılar . Ülke dışında bir savaş gerçekleşecek ve silah olarakta kimyasal silahlar kullanılacak . Kullanılan kimyasalların yaşadığımız bölgeyide etkileyeceği ön görülüyor bu yüzden bu saldırının bizi etkilemesini istemeyiz.
Kalabalıkta bir uğultu ...
Tamam dinleyeyin ,sesizlik ! Herkes malını, eşyasını neyi var neyi yok toplasın . Asker bölükleri gelicek arabalarla sizleri ve bizleri alıp daha güvenli bir yere götürecek . Üst kurulun kararı . Başka sorusu olan ?
Sesizlik ...
Yok sanırım , güzel . Herkes dağılabilir ."
Kalabalık sefaretle ortalığı boşaltmaya başladı . Şerifin gözüne Smith ilişti .
-Hey ! Bay Smith bekleyin sizinle de ayrı konuşmamız gerek .
Smith biraz endişeli :
- Tamam .