30. Kısım (Final)

107 6 5
                                    

Karakola geldiğimizde içimde kötü bir his oluşmaya başladı.

Ya kimse beni kurtarmaya gelmezse? Geri dönüşü olmayan bir yola girmiştim.

Aman, ailem olmadan yaşamak zaten yaşamak değil benim için.

Polisler beni nezarethaneye attılar, Selin'i ifade vermeye götürdüler. Bende beklemeye başladım.

Beklerken polisin teki geldi yanıma, bana tip tip bakmaya başladı.

"Bi sıkıntı mı var?" diye sordum polise. Polis başladı bana öfke kusmaya.

"Ulan, sizin gibi yavşaklar yüzünden bu ülkede erkeklere saygı kalmadı be. Hepimizden nefret ediyorlar. Kaç yaşına gelmişsin niye hala kendine hakim olamıyorsun?"

Polise sakince baktım.

"Abicim, bulaşma istersen ha?" dedim.

Polis iyice öfkelendi, tam nezarethaneyi açacaktı ki içeriden birileri çağırdı polisi. Bana "Seninle sonra görüşeceğiz" bakışı atıp gitti.

Sonra yere çömeldim, yere doğru bakıp düşünmeye başladım.

Eskiden oturduğum mahallede benim yaşımda hep dertli insanlar görürdüm. Düşünürdüm hep 16 yaşında ki bir çocuğa yaşamak nasıl ağır gelebilir diye. Şimdi anladım aslında hayatın aslında bu kadar ağır olduğunu.

Düşünsenize, hayatta kalmaya değer bir takım insanlar var, bunlar aile olabilir, sevgili olabilir, kardeş olabilir, en yakın arkadaş olabilir, korumaya çalıştığınız bir insan olabilir, BİRDEN yok oluyorlar, gidiyorlar.

İşte o zaman hiç bir şeyin anlamı kalmıyormuş. Ben bunu ailemi kaybederek öğrendim.

Arkadan gelen ani bir ses beni ürküttü.

"Hayırdır delikanlı, neyi düşünüyorsun öyle?"

Sesin geldiği yöne baktığımda gölgelerin arasında bir amca gördüm.

"Hayatı düşünüyorum dayı" diye cevap verdim. "Hayat neden bu kadar acımazsız?"

Amca gölgelerin arasından çıktı. Hani filmlerde ölünce karşınıza çıkan ak sakallı dede vardı ya, sanırım o dede hapishaneye düşmüş.

"Hayatı düşünme evladım, hayat düşünülmek için değil, anı yaşamak için." dedi bana.

"Ya yaşadığım an yaşanmaya değmiyorsa?"

"O anı güzelleştirmek senin elinde dedi." Sonra gözlerimin içine baktı.

"Çok mu özlüyorsun?" diye sordu. Ak saçlı dedeye bakakaldım.

"Nereden anladın?" diye sordum.

"Gözlerinden belli oluyor." dedi. "Sana bir tavsiye vereyim, evet yaşam olan her yerde umut da vardır, ama her umut seni mutluluğa götürmez." dedi

"Bu ne demek oluyor şimdi?" diye sordum.

"Bir gün anlarsın." dedi bana. Arkadan biri demir parmaklıklara vurdu.

"Emre Erdem, benimle geliyorsun."

Ak sakallı dede bana baktı,

"İlla tutunacak bir dal arıyorsan, aşka tutun, aşk seni canlandırır!" dedi.

****

Polis memuru beni karakolda bir odaya götürdü. İçeri girdiğimde iki tane polis memuru ve Selin duruyordu.

Bu memurlar her şeyin başladığı gün beni okulumdan alan adamlardı, Ekrem'in adamlarıydı.

Selin beni görünce başladı tekrar saydırmaya.

"Ben bu adamdan çok sıkıldım artık, her günüm beni taciz etmesiyle geçiyor." dedi, gözünden bir damla yaş geldi. Şaşkınlıkla kıza bakakaldım, bu kız hakketten iyi rol yapıyor.

Yanında duran memur gözlerimin içine baktı.

"Merak etmeyin Selin hanım," dedi. "Biz onunla ilgileniriz"

Selin'e tehlike var bakışı atmaya çalışıyordum ama sanırım bunu beceremiyordum.

"Sen gidebilirsin" dedi arkamda ki polise. Polis odanın kapasını kapattığında Selin'e bağırdım.

"Selin kaç!"

Selin daha ne olduğunu anlayamadan memurlardan biri Selin'in boynuna bir iğne sapladı, çok geçmeden Selin bayıldı.

"Selin!" diye bağırdım, ona doğru koşmaya başladım ama memur aynı iğneden bana da saplayınca bende bayıldım.

****
"Tamam patron, oraya geliyoruz" diye bir ses duydum.

Gözlerimi açtığımda bir arabanın arka koltuğundaydım. Yanımda bir tane adam, önde iki polis memurı duruyordu.

"Kızın Rıza'nın yanında olduğunu öğrenince bizim depoya götürmüşler. Ekrem bey Emre'yi oraya götürmemizi istiyor" dedi önde ki polis memuru. Sonra bana döndü.

"Nereye gittiğimizi biliyor musun? Birazdan Ekrem beye karşı çıkanların başına ne gelir öğreniceksin."

Tam adamın üstüne atlayacaktım ki ellerimin bağlı olduğunu fark ettim.

Camdan dışarıya baktım, Eskişehir yolundaydık, etrafta çok fazla trafık yoktu.

Bir süre sonra kendime gelince durumu idrak edebildim.

Selin'i öldüreceklerdi.

Buna izin veremezdim.

Ellerimin bağlı olmasına rağmen içimde ki öfkeyi bağırarak yanımda ki adamın üstüne atladım.

Adama sert bir kafa attım, adam acı içinde beni geri itti, kafamı kapıya çarptım.

Kafamı kapıya vurduğumda kafamdan kanımın süzüldüğünü hissettim.

Önde ki memur olanları görünce bağırmaya başladı.

"Bayıltsana lan şunu!"

Adam belinden silah çıkarıp bana doğrulttu, ben ateş etmesine izin vermeden tekme attım, silah elinden fırladı.

Adam daha da sinirlenip üzerime atlayıp beni boğmaya başladı. Adamı durdurmaya çalıştım ama çok güçlü sıkıyordu.

Etraf kararmaya başladı. Bir anda aklıma annemle babam gelince içime son bir mücadele gücü geldi.

Bağırarak ileri atıldım, adam kafasını kapıya çarpıp beni bıraktı, ben durmadan karnına sert bir tekme attım.

O kadar sert atmışım ki çarpmanın etkisiyle arabanın kapısı açıldı, adam dışara fırladı.

Bütün bu olanları izleyen ön koltukta ki memur "Ee yeter lan!" Deyip beni tam kafamın kanayan yerinden tutup öne çekti, ben acıyla haykırdım.

Memur silahını bana doğrulttu, ben hızlıca adamın kafasına kafa attım. Adam sersemledi. Yola bakmak için kafamı kaldırdığımda karşıda küçük bir silüet gördüm.

Daha dikkatli baktığımda o silüetin küçük bir kız olduğunu gördüm.

Hayır, olamaz.

Gözümü direksiyona çevirdim, başka çarem yoktu. Ayağımla direksiyonu sola doğru ittim, araba sola doğru kayıp yolun ortasında ki direğe çarpıp takla atmaya başladı.

Araba takla atarken zaman yavaşlar gibi oldu, her şey gözüme net bir şekilde gözükmeye başladı. Buydu, ölüme gidiyordum.

Her bir taklada etraf daha da kararmaya başladı, bedenim iyice zayıflamaya başladı.

En sonunda etraf tamamen karardı, bilincim kapandı.

Anne, baba, özür dilerim bulamadım sizi. Belki şu an bulunduğunuz yere gidiyorum, belkide gerçekten bu işe bulaşmamalıydım. Elveda, eğer hayattaysanız kendinize iyi bakın.

Kayıp (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin