Anlatacaklarım gerçekten dikkanizi çekecektir.
Başlangıçta Tanrı yeri ve göğü yarattı. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu, engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı "ışık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıkta...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sonunda dünyaya gelmiştim. Günlerce, aylarca beklediğim şeyin tamda içinde duruyordum.
Gücümü kazanmak bir yana, dünyada yaşamayı çok istiyordum. Güzel anılar biriktirmek, insanlarla arkadaşlık edinebilmek...
Hava karanlıktı. Dünya'ya yolculuğu gece yapmıştık.
Bu Kraliçenin isteğiydi. Gece yolculuk yapmanın daha az dikkat çekeceğini söylerdi. Ortalık sessizdi. Ben ve Diana'nın nefes alıp verme sesi dışında hiçbir ses duyamıyordum.
Az ileride bize ait olduğunu düşündüğüm bir ev gördüm.
Aniden kulağıma gelen uğultu sesi; korkutmuştu. Ormanlık alana yakın olduğumuzu anladım. Başka birşeyler görebilmek amacıyla etrafıma bakındım. Küçük ışıkların yansıması gözüme iliştiğinde bunların diğer evlerin ışığı olduğunu anladım.
Bu durum biraz canımı sıkmıştı. Ben insanlarla yakın olmak, arkadaşlık kurmak istiyordum.
Bu ev fazla uzaktaydı.
Yinede bunun moralimi bozmasına izin vermedim.
"Prenses Alyssa."
İsmimi duymamla yerimde sıçradım ve sese doğru döndüm. Diana ve ben dışında kimse olmadığını sanıyordum.
Bu beklenmedik ses karşısında, Diana hemen savunmaya geçti. Beni arkasına alıp elbisenine bağlı kemerden gümüş hançerini çıkardı.
Ayak sesleri iyice yaklaşmıştı.
Karanlıktaki silüet belirginleştiğinde; bunun orta boylarda, seyrek saçlarının arasına beyazların yerleştiği, gözlüklü bir adam olduğunu anladım. Üstündeki giysinin adını biliyordum, bu takım elbiseydi.
