4.BÖLÜM

40 7 0
                                    

Multimedya: Kerem

Lanet bir okul haftasından sonra nihayetinde okulun son gününe gelebilmiştik. Şu anda da zil çalmıştı ve herkesle beraber bende ayaklanmıştım. Sıranın üzerinde duran biyoloji kitabımı ve defterimi çantama koyduktan sonra da, kalemliğimi de içine fırlattım. Siyah deri ceketimi üzerime geçirip çantamın fermuarını kapattım ve sırtıma astım. Herkes gibi ben de dışarı çıkarken merdivenin kalabalık olmasına rağmen o kalabalığa karıştım. Buradan yuvarlansam en fazla ölürdüm zaten.

Kalabalıkta merdivenleri basamak basamak inip en sonunda dış kapıya ulaştım. Dışarı çıktığım gibi bir rüzgar esti ama buna aldırmadım. Herkes gibi bende sıraya geçtim. En önler dolu olduğu için arkalarda sıraya geçmiştim. Okulun kapısından öğrenciler birer birer çıkarken sıkıldığımı fark edip etrafıma bakmaya başladım. On birinci sınıfların olduğu yerde gözlerimi gezdirirken gözlerim Poyrazı yakaladı. Arkadaşlarıyla bir şey konuşuyordu ama arkadaşları kahkahalarla gülerken o sadece hafif bir tebessümle onlara katılıyordu. Onu izlemeye devam ederken arkadaşları tekrar bir şey söyledi ama bu sefer tebessüm etmeyip kahkaha attı. İnci gibi dişleri ve gülüşünün etkisinde kalırken kalbim oldukça hızlı atıyordu. Ondan fazlasıyla etkilenmiştim kabul ediyorum ama buna tam olarak bir isim koyamıyordum. Bence bu sadece tek taraflı bir aşktı ve sonu hiç te iyi bitmeyecek bir aşktı. Hayal kırıklıklarıyla dolu bir son...

Müdürün mikrofonla konuşma konuşma yapacağını anladığımda hızlıca önüme döndüm. Ona ne kadar uzun süre bakmıştım bilmiyorum ama biraz daha baksaydım eğer çevremdekiler bir şeylerden şüphelenmeye başlayacaklardı.

"Kütüphanecilik kulübünün nöbet listesini okulumuzun internet sitesinde yayınladık. Pazartesiden itibaren nöbetler başlayacak ve nöbetlerini tutmayan kişiler de disiplin kuruluna gönderilecek. Sivil savunma ve sağlık kulüplerine tekrardan söylememe gerek yok diye umuyorum. Onlar gerekli uyarıyı almışlardır. Zaten gerekli açıklama yapıldı. "Dediğinde konuşmanın bittiğini anladım. Nöbetçi bir öğretmen müdürün yerine geçip rahat-hazır ol konutlarını verdikten birkaç saniye sonra istiklal marşı okunmaya başlandı.

İstiklal marşı bittiğinde yan tarafıma döndüm ve yürümeye başladım. Okulun büyük demir kapısından çıktığımda kulaklıklarımı takıp yürümeye başladığımda telefonumdan da Demi lovato nun şarkılarını arıyordum. En sonunda stone cold şarkısında karar kıldıktan sonra müziği son sese ayarlayarak yüremeye başladım. Kaldırımdan karşıya geçerken neredeyse yolu yarılamıştım ama bir el bileğimi sıkıca tutup sertçe çekti ve gövdem sert bir şeye çarptı. Bu bana otobüste yavşayan çocuktu. Dur bir bakayım. Vallahi o.

Ben ona bakmaya devam ederken o yoldan geçip giden ve bana neredeyse çarpacak olan arabanın arkasından çatık kaşlarıyla bakıyordu. Araba uzaklaşıp sağa döndükten sonra gözlerini bana çevirdi.

"Adımlarını atarken önüne bak melek. Sana bir şey olmasını istemem."diyerek göz kırptı. Sarışın olmasa belki derdim ama ben sarışın sevmezdim.

"Benim adım Melek değil yanlız. Başka biriyle karıştırdın herhalde ama yinede beni o arabanın altından ezilmekten kurtardığın için sağol."dedim ve hafif bir şekilde gülümsedim ve bu sefer daha dikkatli davranarak yürümeme devam ettim diyemiycem çünkü az önce bileklerimi tutan o el tekrar bileklerimi tuttu ve beni kendine doğru çevirdi.

"Adının zaten Melek olmadığını biliyorum ama melek ismi sana çok yakışıyor. Tam seni tarif eden bir kelime. "Dedi ve bir şey dememe izin vermeden yürümeye başladı. Arkasında bir adet şaşkın bir ben kalınca hızlıca kendimi toparlayıp yoluma devam ettim. Karşı kaldırıma geçtiğimde sonradan kafama bir şey dank etti. Ben onu ilk otobüste gördüğümde üzerinde başka bir üniforma vardı. Ama şu anda üzerinde bizim okulun üniforması var ve ayrıca bizim okuldan çıkıyordu. Acaba nakil falan mı aldırdı?

TOZ PEMBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin