Sessizlik bana tek bir şeyi hatırlatırdı.
Küçükken annem,çok konuştuğum zamanlarda beni susturmak için ‘’Sessizliğin sesini dinlemek ister misin fındığım?’’ diye sorar,ilgimi çekmeyi çabucak başarırdı.Bana göre sessizliğin bile bir sesi,herkese hitap edemeyecek bir huzuru vardı.Çoğu insana saçma gelse de benim için tam ortada,ürkütücü olmakla huzurlu olmanın arasında ince bir çizgide duruyordu.Şuan yaşanan ise,en ufak bir huzur bulundurmuyor,iliklerime kadar ürkmemi sağlıyordu.
Kafama demir çivi çakıyorlarmış gibi hissettiren ağrı gözlerimi kırpıştırdığımda az da olsa geçiyor,nerede ve kiminle olduğumu anlamakta kolaylık sağlıyordu.Ellerimi kesen sert ip açılmış,kıyafetlerim bir yabancının kıyafetleriyle değiştirilmiş,saçlarıma kadar kurutulmuştum.Tek bir penceresi dahi bulunmayan odada yalnız başıma,eski bir sandalyede oturmam kendimi ruh hastası gibi hissettirse de,sessizlik güvenliydi biliyordum.
Saat kaçtı?
Buraya getirildiğimden bu yana ne kadar zaman geçmişti?
Melis beni merak etmiş miydi?
Zihnimden saniyede o kadar çok kelime akıp geçiyor,sorular baskın olmak için öylesine yarışıyordu ki başım dönmeye başlamıştı.İnanmak istediğim tek bir şey vardı ve o da,bunların hepsinin saçma sapan bir ergen oyunu olduğuydu.
Ayaz’ın söyledikleri yalandı ve beni kırmak için düzenlenmişti.Bana amaçsızca karşı cephe alan,belki de Burak’ın oyunu bile olabilirdi.Tuna benimle,herhangi birine benzettiği için veya başkası üzerinden intikam almak için değil,yardıma ihtiyacım olduğu için ilgilenmişti değil mi?Sonuçta mantıklı düşünen biri bu olayda hiçbir suçumun bulunmadığı anlayabilirdi.Tuna da bana asla böyle bir şey yapmazdı..Yapmazdı değil mi?
Şişmiş olduklarına adım gibi emin olduğum gözlerimden iradem dışında düşen bir damla yaşı elimin tersiyle çabucak sildim,ardından bu saçmalıktan biran önce kurtulma kararı alarak ayağa kalktım.Ani bir kalkış sonunda yaşanan ufak çaplı baş dönmesini atlatarak,yeşil eskitme kapıya doğru tökezleyerek bir-iki adım attım. Dışarıdan tek bir konuşma,ufacık bir fısıltı sesi gelmiyor,sadece cılız bir makine sesi ortama eşlik ediyordu.Nehir ve Ayaz demek ki beni odada yalnız bırakıp gitmişlerdi..
Kapıyı her ihtimale karşı ses yapmamaya özen göstererek yavaşça açmaya çalışsam da,eski olmasından güç alarak evin koridorlarında yankılanacak bir gıcırtı çıkarmıştı.Nefesimi tuttum ve bekledim.En ufak bir tepki,kenara köşeye saklanmış birinden geri çekilmemi sağlayacak küçücük bir hareket bekledim.
Çamaşır makinesinin sesi hariç etraf sessizdi..
Ayağımdaki ıslak çoraplar–Evet,her şeyi düşünen ‘ev sahiplerim’ çoraplarımı değiştirmeyi unutmuşlardı-sayesinde bastığım zeminde hafif bir ıslaklık bırakıyor,kayıp düşme ihtimalime davetiye çıkartıyordum.Koridorda hızla ufak çaplı bir göz taraması yapıp,gitmem gereken yeri aradım.Uzun ve koyu lacivert duvar kağıtlarının hakim olduğu boğucu koridorun en sonunda durmuş,beynimin bana bir komut vermesini bekliyordum.Her şey o kadar ilginç,o kadar mantıksızdı ki..
Islak adımlarımla uzun koridorda bir iki adım daha atarak ilk kapının önünde durdum.Kapının hafifçe aralık olmasından yararlanarak başımı içeri doğru uzattım,ardından pek eşya bulundurmayan kahverengi tonlarındaki banyoyla karşılaştım.Ne kadar az eşyası vardı öyle..
Banyoya göz atmamım bana kesinlikle eksi zaman kazandıracağını hatırlayıp kendime kızdım.Sonuçta yeni ev gezmesine gelmedin değil mi Besna!
Eski ve garip sesler çıkartan banyo kapısını en az ses yapabilecek şekilde kapattıktan sonra çıkış kapısını gözüme kestirdim.Sonuçta biran önce yurda dönmem,Melis'le konuşmam gerekiyordu.Hem son giriş saatini kaçırmış bile olabilirdim.Lanet olsun!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BESNA
Literatura Feminina"Burs" Fransızca kökenli, 4 harfli ve dilimize yakın yıllarda girmiş yabancı bir kelime. Ne kadar masum ve basit duruyor değil mi? Ama şöyle bir sorunumuz var ki, eğer bu kelimeyi basite indirger 'aman be ne varmış bir burst...